faturanın müvekkiline ulaştırılmadığını ve söz konusu faturanın bedeline ilişkin müvekkil şirketten herhangi bir ödeme istenilmediğini, müvekkili adına kesilen faturanın müvekkilin bilgisine sunulmadan haksız şekilde icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu olmadığını, davacıya yapılan tüm ödemelerin davacının müvekkil şirkete faturalandırdığı tutarlar karşılığı olarak ödendiğini, davacı tarafın hak edişlere itirazı olmadığını ve hak edişler doğrultusunda fatura tanzim ettiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

15. Hukuk Dairesi         2016/4763 E.  ,  2017/3477 K.
“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili için yürütülen icra takibine itirazın iptâli talebine ilişkindir. Davacı yüklenici ise; davalı iş sahibidir. Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirket ile imzaladığı 11.10.2014 tarihli sözleşme gereğince … ili, … ilçesinde faaliyet gösteren … Tatil Köyü’nde kararlaştırılan işlerin yapımını üstlendiğini, davalı şirketin yapılacak işler karşılığında sözleşmede kararlaştırılan bedeli müvekkiline ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin 2. maddesinin g ve h bentlerine uygun olarak yapılan “balkon altı süslü etek tahtası” ve “balkon direk değiştirme” işlerinin tüm bedelinin müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinin toplam 50.869,80 TL bakiye alacağının bulunduğunu, 21.08.2015 tarihli ve 047053 nolu fatura dayanak yapılarak müvekkili tarafından … 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4907 Esas sayılı dosyasında davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın haksız olarak takibe itiraz ederek icra takibini durdurduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile davalı borçlunun haksız ve hukuki dayanaktan yoksun itirazının reddi ile … 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4907 Esas sayılı dosyası ile vakî icra takibinin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmolunmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, davalı vekili; davacı tarafın iddialarını kabul etmediklerini, … 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4907 Esas sayılı dosyasına dayanak gösterilen ve davacı yanca tanzim edilen 50.869,80 TL bedelli ve 21.08.2015 tarihli faturanın müvekkiline ulaştırılmadığını ve söz konusu faturanın bedeline ilişkin müvekkil şirketten herhangi bir ödeme istenilmediğini, müvekkili adına kesilen faturanın müvekkilin bilgisine sunulmadan haksız şekilde icra takibine konu edildiğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcu olmadığını, davacıya yapılan tüm ödemelerin davacının müvekkil şirkete faturalandırdığı tutarlar karşılığı olarak ödendiğini, davacı tarafın hak edişlere itirazı olmadığını ve hak edişler doğrultusunda fatura tanzim ettiğini, bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
… 2. İcra Müdürlüğü’nün 2015/4907 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; alacaklı davacı tarafından borçlu davalı aleyhine 50.869,80 TL alacak üzerinden
ilâmsız takip yapıldığı, ödeme emrinin borçluya usulüne uygun tebliğ edildiği ve borçlu davalının borca itiraz ettiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu ve 1 yıllık yasal süresi içerisinde itirazın iptâli davasının açıldığı anlaşılmıştır.
Taraflar arasında düzenlendiği çekişmesiz olan 11.10.2014 tarihli sözleşme, birim fiyat esasına göre düzenlenmiş 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğindedir. Davalı taraf 27.11.2014 tarihli faturaya konu işin tamamlanmasından sonra sözleşmenin feshedildiği ve davalı şirketin birim fiyattan daha düşük bir bedelle davacıya teklifte bulunduğu ve davacının işe yeni sözleşmeye göre devam ettiği savunulmaktadır. Taraflar arasında 11.10.2014 tarihli sözleşmenin düzenlendiği konusunda uyuşmazlık bulunmamakta, uyuşmazlık bu sözleşmenin feshedilerek ayını iş için ikinci bir sözleşme yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. Aynı işe ilk sözleşme feshedilerek yeni bir sözleşmeye göre devam edildiği hususu davacı tarafça kabul edilmediğine göre bu hususun yazılı delil ile ispat edilmesi zorunludur. Dosyada bu yönde bir ispat bulunmamakta olup, taraflar arasında düzenlendiği çekişmesiz olan 11.10.2014 tarihli sözleşmenin yürürlükte olduğunun kabulü ve uyuşmazlığın buna göre değerlendirilmesi zorunlu bulunmaktadır.
O halde mahkemece yapılacak iş; 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişiler kurulu aracılığıyla gerektiğinde yerinde keşif yapılmak suretiyle, yapılan işin sözleşmede belirlenen birim fiyatlarla miktarının belirlenmesi için mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişle rapor almak, bu çerçevede iş bedelini belirlemek, bu iş için yapılan ve ispatlanan ödemeleri iş bedelinden düşmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar vermekten ibaret olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 17.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.