her iki tarafın iradesinin de iş bedelinin KDV'si ile birlikte toplam *TL olduğu konusunda iradelerinin birleştiği anlaşılmıştır. Davalı ise yaptığı ödemelerin toplam * TL olduğunu ispatlamıştır. Bu durum karşısında ödendiği ispatlanan*TL'den … tarihli ilk faturadan kaynaklanan* TL mahsup edilince davaya konu … tarihli ikinci fatura bedelinden de *TL'nin ödendiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davaya konu * tarihli fatura bedeli olan * TL'den ödenen* TL mahsup edilerek kalan* TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle reddi yolunda hüküm kurulması doğru olmamış, açıklanan nedenle kararın bozulması gerekmiştir

<![CDATA[Özet: Dosyaya sunulan 10.11.2011 tarihli "Sipariş Kabul Formu" ile taraflar arasında yazılı şekilde eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı taşeron, bu sözleşme uyarınca gerekli imalâtı yaptığını, buna ilişkin olarak düzenlemiş olduğu 27.04.2012 tarihli fatura bedelinin ödenmesine karşın 02.05.2012 tarihli faturanın bedelinin ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Sözü edilen 10.11.2011 tarihli sözleşmede yapılacak işlerin nelerden ibaret olduğu, niteliklerinin ne olduğu belirtilmiş, ancak; iş bedelinin miktarı belirlenmemiştir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 366. maddesi uyarınca, yazılı sözleşmeyle iş bedelinin belirlenmemiş olması yada tarafların iş bedelinde mutabık olmamaları halinde iş bedelinin, işin yapıldığı yıl piyasa rayiç fiyatlarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Ancak, davacı tarafça ... tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesine ekli olarak sunduğu ve dilekçesinin içeriğinde de bahsettiği, davacı tarafça davalıya gönderilen e-mail yazışması ile davalı tarafından davacıya gönderilen fax cevabından tarafların her iki faturaya da konu işin bedeli olarak 188.000,00 TL + KDV miktarında anlaştıkları görülmektedir. Şu halde her iki tarafın iradesinin de iş bedelinin KDV'si ile birlikte toplam 221.840,00 TL olduğu konusunda iradelerinin birleştiği anlaşılmıştır. Davalı ise yaptığı ödemelerin toplam 111.120,00 TL olduğunu ispatlamıştır. Bu durum karşısında ödendiği ispatlanan 111.120,00 TL'den ... tarihli ilk faturadan kaynaklanan 110.920,00 TL mahsup edilince davaya konu ... tarihli ikinci fatura bedelinden de 200,00 TL'nin ödendiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davaya konu 02.05.2012 tarihli fatura bedeli olan 110.920,00 TL'den ödenen 200,00 TL mahsup edilerek kalan 110.720,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle reddi yolunda hüküm kurulması doğru olmamış, açıklanan nedenle kararın bozulması gerekmiştir....               T.C. Yargıtay

  1. Hukuk Dairesi
  Esas No:2015/5173 Karar No:2016/1663
  1. Tarihi:16.3.2016
  Mahkemesi       :Ticaret Mahkemesi   Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat … geldi. Davalı vekili gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:   – K A R A R –   Dava, … tarihli faturadan kaynaklanan iş bedeli alacağının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin davanın reddine dair karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı taşeron davasında, davalı ile mobilyaların ahşap parçalarının boyanması için kullanılacak makina imalâtı konusunda anlaşma yaptıklarını, makinanın imâl edilerek … tarihli faturayla davalıya teslim edildiğini, davalının talebi üzerine standart dışı boya pompası ve airmix tabancalarını da imâl edip boya makinasının üzerine montajını yaptığını, bu işe ilişkin düzenlemiş olduğu … tarih 110.920,00 TL tutarlı faturanın bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, fatura miktarı kadar alacağının tahsilini istemiştir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda faturaya konu 2 adet … marka pompa ve 8 adet tabancanın 110.000,00 TL bedelde olamayacağı, tüm makinanın emsal bedelinin 120.000,00 TL ile 160.000,00 TL arasında olacağı, zaten davalı tarafından da 111.120,00 TL ödeme yapıldığı, böylece davacının kalan alacağının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosyaya sunulan 10.11.2011 tarihli “Sipariş Kabul Formu” ile taraflar arasında yazılı şekilde eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Davacı taşeron, bu sözleşme uyarınca gerekli imalâtı yaptığını, buna ilişkin olarak düzenlemiş olduğu 27.04.2012 tarihli fatura bedelinin ödenmesine karşın 02.05.2012 tarihli faturanın bedelinin ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Sözü edilen 10.11.2011 tarihli sözleşmede yapılacak işlerin nelerden ibaret olduğu, niteliklerinin ne olduğu belirtilmiş, ancak; iş bedelinin miktarı belirlenmemiştir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan ve zaman bakımından uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 366. maddesi uyarınca, yazılı sözleşmeyle iş bedelinin belirlenmemiş olması yada tarafların iş bedelinde mutabık olmamaları halinde iş bedelinin, işin yapıldığı yıl piyasa rayiç fiyatlarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Ancak, davacı tarafça … tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesine ekli olarak sunduğu ve dilekçesinin içeriğinde de bahsettiği, davacı tarafça davalıya gönderilen e-mail yazışması ile davalı tarafından davacıya gönderilen fax cevabından tarafların her iki faturaya da konu işin bedeli olarak 188.000,00 TL + KDV miktarında anlaştıkları görülmektedir. Şu halde her iki tarafın iradesinin de iş bedelinin KDV’si ile birlikte toplam 221.840,00 TL olduğu konusunda iradelerinin birleştiği anlaşılmıştır. Davalı ise yaptığı ödemelerin toplam 111.120,00 TL olduğunu ispatlamıştır. Bu durum karşısında ödendiği ispatlanan 111.120,00 TL’den … tarihli ilk faturadan kaynaklanan 110.920,00 TL mahsup edilince davaya konu … tarihli ikinci fatura bedelinden de 200,00 TL’nin ödendiği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durum karşısında mahkemece, davaya konu 02.05.2012 tarihli fatura bedeli olan 110.920,00 TL’den ödenen 200,00 TL mahsup edilerek kalan 110.720,00 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle reddi yolunda hüküm kurulması doğru olmamış, açıklanan nedenle kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacının temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA, 1.350,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 16.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.         T.C. Yargıtay
  1. Hukuk Dairesi
  Esas No:2016/4440 Karar No:2017/4010
  1. Tarihi:20.11.2017
  Mahkemesi       :Ticaret Mahkemesi   Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş davacı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili Avukat … geldi. Davalı vekili gelmedi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatı dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:   – K A R A R –   Dava, davacı taşeron şirketin, dava dışı yüklenici … Demir Çelik San. ve Tic. A.Ş. ile akdettikleri eser sözleşmesi uyarınca davalı iş sahibine yaptığı arıtma tankı imalâtı nedeniyle yüklenici şirketten alamadığı 51.000,00 TL bakiye iş bedelinin tahsili talebiyle dava dışı yüklenici ve davalı iş sahibi şirketler aleyhine başlatılan ilâmsız icra takibine davalı şirketçe yapılan itirazın iptâli istenime ilişkindir. Mahkemece husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Mahkemece davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olup, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7. maddesinin 2. fıkrası gereğince husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi halinde maktu vekâlet ücreti tayini gerekirken, nispi oranda vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nın 438/VII. maddesi gereği düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca mahkeme kararının hüküm fıkrasının
  1. bendinde yer alan 5.960,00 TL vekâlet ücretinin ifadesinin hükümden çıkartılarak, yerine 1.800,00 TL maktu vekâlet ücretinin ifadesinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 1.480,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilâm harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 20.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Maddeler HUMK 438/VII Madde    ]]>