idari yaptırımlarda dava açma süresinin ne zaman başlayacağı hususunun tespitidir. İYUK 7. maddesinde, dava açma süresinin ne zaman başlayacağı konusunda, idari uyuşmazlıklar için yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Uygulamada geçici teminatın gelir kaydedilmesi ve ihale dışı bırakılma için bu husus uyuşmazlık konusu olmasa da, kamu ihalelerine katılmaktan yasaklama yaptırımı için önem taşımaktadır. Yasaklama kararlarının Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihin mi yoksa yazılı olarak yaptırım uygulanan istekliye bildirimin yapıldığı tarihin mi dava açma süresini başlatacağı hususu
İdarenin hukuka uymasını sağlamak, hukuka aykırı kararlar almasını önlemek
ve alınan hukuka aykırı kararları ortadan kaldırarak hukuk düzenini korumak
amacını taşıyan iptal davalarının idari yargı yerlerindeki dava açma süreleri hakkında
İdari Yargılama Usulü Kanunumuzun 7. maddesinde 60 gün olarak genel bir
düzenleme yapmıştır
İdari dava açma süresinin dava açılmaksızın geçirilmesi halinde, idari işlem
bir tür hukuka uygunluk karinesinden ve bu karinenin sağladığı yargısal
dokunulmazlıktan yararlanır. Bundan böyle; idari işlemin idari davaya konu edilmesi
olanaksızlaşır. Bu süre geçtikten sonra açılan dava, ilk inceleme sırasında veya
davanın sonraki aşamalarında, süre aşımı nedeniyle reddedilir (Candan, 2011, 566).
4734 sayılı Kanun’da yer alan idari yaptırımlar açısından yukarıda yer alan
dava açma sürelerinden genel dava açma süresi olan 60 günlük süre sadece kamu
ihalelerinden yasaklama yaptırımı için geçerlidir.
18.06.2014 tarihinde 2577 sayılı Kanun’da yapılan düzenleme ile “ivedi
yargılama usulü” müessesesi getirilmiştir (İYUK, Md. 20/A). Getirilen bu düzenleme
ile ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri için 30 günlük dava açma süresi
öngörülmüştür. Yani geçici teminatın irat kaydı ve ihale dışı bırakılma
yaptırımlarında 60 günlük genel dava açma süresi değil, 30 günlük özel dava açma
süresi uygulanacaktır. Kanaatimizce, yapılan değişiklikle getirilen ivedi yargılama
usulünün ihaleden yasaklama kararları hariç tutularak diğer ihale işlemlerini kapsar
şekilde düzenlenmesi yerinde değildir. Anılan düzenlemeye yasaklama kararları da
dahil edilmemesi nedeniyle, diğer ihale usul ve esaslarından kaynaklı uyuşmazlıklar
için geçerli olan otuz günlük dava açma süresi ve yedi günlük ilk inceleme süresi
yasaklama yaptırımına karşı açılan davalarda uygulanmayacaktır. Uygulamada
ihalelere katılmaktan yasaklı olan şirketler veya şahısların, davaların uzun
sürdüğünden dolayı kamu ihalelerine katılamamaları ve davaların sonuçlandığı anda
da genellikle yasaklama sürelerinin doldurdukları görüldüğünden yasaklama kararları
için de ivedi yargılama usulünün getirilmesi gerekirdi.
Bu noktada önem arz eden hususlardan biri, anılan idari yaptırımlarda dava
açma süresinin ne zaman başlayacağı hususunun tespitidir. İYUK 7. maddesinde,
dava açma süresinin ne zaman başlayacağı konusunda, idari uyuşmazlıklar için yazılı
bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı belirtilmiştir.
Uygulamada geçici teminatın gelir kaydedilmesi ve ihale dışı bırakılma için bu husus
uyuşmazlık konusu olmasa da, kamu ihalelerine katılmaktan yasaklama yaptırımı
için önem taşımaktadır. Yasaklama kararlarının Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihin
mi yoksa yazılı olarak yaptırım uygulanan istekliye bildirimin yapıldığı tarihin mi
dava açma süresini başlatacağı hususunda tartışma yaşanmaktadır. Bu konuyla ilgili
olarak Danıştay;
“…2577 sayılı Kanun’da düzenleyici işlemlere karşı dava açma süresinin
başlangıcı olarak öngörülmüş olan ilân tarihinin, bireysel işlem niteliğinde olan
ihalelere katılmaktan yasaklama kararları açısından uygulanması mümkün olmayıp,
ihalelere katılmaktan yasaklama kararlarının, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine
yasal süresi içinde dava konusu edilebileceğinin kabulü gerekmektedir.
… Anayasa’nın 125. maddesinde ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde,
idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin hesabında başlangıç tarihi olarak
yazılı bildirimin esas alınacağı kurala bağlanmış olduğundan, subjektif işlemlere
karşı açılacak idarî davalarda, dava açma süresinin işlemeye başlayabilmesi için
idarî işlemin ilgilisine yazılı olarak bildirilmesinin zorunlu olduğu ve yasaklama
kararının ilanı gereken düzenleyici işlem niteliği taşımadığı hususları birlikte
değerlendirildiğinde; davacının işlemi öğrendiğini beyan ettiği 27.07.2011 tarihinin
dava açma süresinin başlangıç tarihi ve aynı tarihte açılan davanın süresinde
olduğunun kabulü gerektiğinden, İdare Mahkemesince davanın esası hakkında bir
karar verilmesi gerekirken süre aşımı nedeniyle davanın reddi yolunda verilen
kararda usule uygunluk bulunmamaktadır…” şeklinde karar vererek, özel
kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin
başlamasında yazılı bildirimin esas olduğunu, dava açma süresi hesabında ilân
tarihinin, ancak “ilanı gereken” düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate
alınacağını, bireysel nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine
yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabileceğini kabul etmiştir (Danıştay,
- D., 01.10.2013, E:2012/1162, K:2013/2418).