Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 520 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adî ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adî ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adî ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması (mecburi dava arkadaşlığı), davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı (ihtiyari dava arkadaşlığı) dava açılabilecektir

<![CDATA[T.C. Yargıtay

  1. Hukuk Dairesi
  Esas No:2013/2172 Karar No:2014/2841
  1. Tarihi:22.4.2014
    Mahkemesi       :Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi Tarihi     :18.12.2012 Numarası            :2007/631-2012/477   Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:   – K A R A R –   Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan hakediş alacağının tahsili amacıyla açılan alacak davasıdır. Davacı şirket taşeron, davalı şirket ise yüklenicidir. Dava, S.-Yapı İnş.Enerji Turz. Tic. Ltd. Şti. ve A. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine açılmıştır. Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda davanın pasif husumet yokluğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade eder. Taraf ehliyeti, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adî ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adî ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adî ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması (mecburi dava arkadaşlığı), davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı (ihtiyari dava arkadaşlığı) dava açılabilecektir. Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK ‘nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarından olup, taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemece re’sen nazara alınabilecektir. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 534. maddesi hükmüne göre; ortaklık sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadıkça adî ortaklar birlikte ya da temsilci vasıtasıyla üçüncü kişilere karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen sorumlu olurlar. Bu hükme göre alacağa ilişkin bu davanın adî ortakların müteselsil sorumluluğuna dayalı olarak her birine karşı açılması mümkündür Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dava, S.-Yapı İnş.Enerji Turz. Tic. Ltd. Şti. ve Arslantaş İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. adî ortaklığı aleyhine açılmış, 30.11.2011 tarihli ara kararı ile diğer adî ortak A. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti’ye tebligat yapılması istenilmiş ve bu adî ortağa da tebligat yapılmıştır. Az yukarıda açıklandığı üzere dava, para alacağına ilişkin olup, adî ortakların her birinin müteselsil sorumluluğu esas olduğundan her bir adî ortak aleyhine davanın açılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Kaldı ki adî ortaklardan her ikisi de davada davalı konumunda taraf bulunduğundan işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın husumet yokluğundan reddedilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenlerle kararın bozulması uygun bulunmuştur. SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 22.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.      ]]>