Uluslararası Yarışmalar”ın, yabancı ülke vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalar olduğunun anlaşıldığı; yarışma değeri, eşik değerlere eşit veya bu değerleri aşan yarışmaların, uluslararası yarışma şeklinde düzenlenmesi, yarışma değeri, eşik değerlerin altında olan yarışmalarda ise, yabancı ülke vatandaşlarının katılımı konusunda idarelere takdir hakkı tanınması yolundaki düzenlemede, Kanun hükümlerine aykırılık görülmediği, -İdarelerce açılan yarışmalara katılmak isteyenlerin, şartnameyi almış olmaları gerektiğinden, malî hakların yarışmayı düzenleyen idareye devrini kabul etmiş sayılmaları yönünde yapılan düzenlemede hukuka aykırılık bulunmadığı,
T.C.
D A N I Ş T A Y
Onüçüncü Daire
Esas No : 2005/906
Karar No : 2005/5713
Özeti : -“Uluslararası Yarışmalar”ın, yabancı ülke
vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalar
olduğunun anlaşıldığı; yarışma değeri, eşik
değerlere eşit veya bu değerleri aşan
yarışmaların, uluslararası yarışma şeklinde
düzenlenmesi, yarışma değeri, eşik değerlerin
altında olan yarışmalarda ise, yabancı ülke
vatandaşlarının katılımı konusunda idarelere
takdir hakkı tanınması yolundaki düzenlemede,
Kanun hükümlerine aykırılık görülmediği,
-İdarelerce açılan yarışmalara katılmak
isteyenlerin, şartnameyi almış olmaları
gerektiğinden, malî hakların yarışmayı düzenleyen
idareye devrini kabul etmiş sayılmaları yönünde
yapılan düzenlemede hukuka aykırılık
bulunmadığı,
-Denetimin idare elemanlarınca yapılması
mümkünse de, hizmet alımı şeklinde, Danışmanlık
Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’ne
göre ihale edilerek alınabileceği yönündeki
düzenlemede de dayandığı Yasa ve hukuka
aykırılık bulunmadığı, Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı,
Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve
Bölge Planlama ve Güzel Sanat Eserleri
445
Yarışmaları Yönetmeliği’nin iptali istenen 6/a
fıkrası ile 42. maddesinin 1, 3 ve 9. fıkralarının
reddi istemiyle açılan davanın reddi hakkında.
Davacı : TMMOB Mimarlar Odası Başkanlığı
Vekili : Av. …
Davalı : Kamu İhale Kurumu
Davanın Özeti : Davalı Kurum tarafından düzenlenen ve 24.12.2002 tarih ve
24973 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel
Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve Güzel Sanat Eserleri Yarışmaları
Yönetmeliği’nin 6/a fıkrası ile 42. maddesinin 1, 3 ve 9. fıkralarının; uluslararası yarışmaların
kurallarının farklı olması nedeniyle, Yönetmelik’te yanlış bir tanımlama yapıldığı, söz konusu
yarışmaların tamamının mimarlıkla ilgili olduğu, bir mimarî tasarım yarışmasının uluslararası
çapta düzenlenmesinin, 27.11.1978 tarihinde UNESCO Genel Konferansı’nda kabul edilen
tavsiye kararlarına uygun ve Uluslararası Mimarlar Birliği’nin onayına bağlı olarak yapılması
gerektiği, ulusal düzeyde düzenlenmekte olan çoğu yarışmanın Yasa’da belirlenen eşik
değeri aştığı ve Yönetmelik’in 6/a fıkrasının 2. bendinde, eşik değeri aşan yarışmaların
uluslararası yarışma şeklinde yapılacağı yönündeki düzenleme dikkate alındığında, mimarî
tasarım yarışmalarının neredeyse tamamının yüksek maliyetli uluslararası yarışmalar olarak
yapılması gerektiği, oysa idarelerin gerekli görmesi halinde yarışmaların yabancı katılımına
açık tutularak yapılması ile bu tür yüksek maliyetlerin söz konusu olmayacağı, bu yönde
yapılacak uygulamanın kamu yararına uygun olacağı, yabancı katılımına açık yarışmaları
uluslararası yarışma olarak nitelendiren düzenlemenin hukuka aykırı olduğu, ülkemizin
ekonomik koşulları içinde mesleği icra etmeye çalışan meslek mensuplarının, bu rekabet
ortamı içinde yer alması güç olduğundan, düzenlemenin kamu menfaatine uygun olmadığı,
Yönetmeliğin 6/a fıkrasının 2. bendindeki düzenlemenin 4734 sayılı Yasa’nın 8, 13 ve 63.
maddelerindeki eşik değerlere ilişkin düzenlemelere uygun olmadığı, Yasa’daki düzenlemede
eşik değerleri aşan ihalelerin zorunlu olarak yabancıların katılımına açık olmasının
öngörülmediği, Yasa’nın anılan düzenlemelerinde kamu alımlarının yabancılara açık olup
olmaması hususunun idarelerin takdirine bırakıldığı, Kanun kapsamında düzenlenecek
tasarım yarışmaları için Yasa’nın zorunluluk getirmediği bir hususu zorunlu bir hüküm haline
getiren Yönetmelik düzenlemesinin Yasa’ya aykırı olduğu, idarelere Yasa’yla tanınan takdir
yetkisini ortadan kaldırdığı, Yönetmelik’in 42/1. maddesindeki düzenlemenin, fikrî hakların
koruma altına alındığı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 13. maddesi ve manevî
hakları düzenleyen hükümlerine aykırı olduğu, 5846 sayılı Kanun’un 2. maddesinde, her çeşit
mimarlık ve şehircilik tasarım ve projelerinin eser olarak sayıldığı, manevî hakların eser
sahibinin şahsına bağlı olduğu, bu hakların kullanma yetkisinin devrinin de şahsın kendi
tasarrufu ile mümkün olduğu, şahsa bağlı bir hakkın Yönetmelik’in 42/1. maddesindeki
düzenlemede olduğu gibi eser sahibinin tasarrufu dışında, idarelere ait olduğu şeklindeki
düzenlemenin Kanun’un fikrî hakları koruma altına alan hükümlerine aykırı olduğu, fikrî
hukukta eser sahibinin manevî haklarına ilişkin korumanın Medeni Kanun’daki şahsî hakların
kullanılmasına dair hükümlerle paralel olduğu, bu haklardan önceden vazgeçmenin mümkün
olmadığı, nitekim Kanun’un 14/3 ve 16/3. maddelerinde fikrî hak olarak tanınan bazı manevî
haklardan sözleşme ile dahi vazgeçmenin hükümsüz olacağına dair düzenlemelerin yer
aldığı, eser sahibi olan proje müellifi kendi tasarrufuyla dahi bu haklardan vazgeçemezken,
yapılan düzenlemede ödül kazanan yarışmacıların eserleri üzerindeki fikrî hakların bütünüyle
idareye ait olacağı yönündeki hükmün hukuka aykırı olduğu, idarenin, eser sahiplerinden
yarışma sonunda elde ettikleri projelerin üzerindeki malî hakları devretmelerini isteyebileceği
ve bu hakları kullanabileceği, malî haklar dışında eser üzerindeki bütün fikrî hakları
kullanmasının, 5846 sayılı Yasa’ya aykırı olduğu, Yönetmeliğin 42/3. maddesinde yer alan
“idare, … tasarımın uygulama projelerinin yapılmasını, … tasarım sahibine … yaptırabilir.”
446
ifadesinin fikrî hakların korunması yönündeki kuralların uygulanmasını esnekleştirdiği,
tasarımın uygulama projesinin eser sayılan tasarım üzerine yapılabileceği, yani mevcut
eserden istifade suretiyle vücuda getirilebileceği, bu uygulamaların 5846 sayılı Kanun’un 6.
maddesinde “işlenme” olarak nitelendirildiği, 21. maddesinde ise, bir eserden onu işlemek
suretiyle faydalanma hakkının münhasıran eser sahibine ait olacağı hükmünün yer aldığı,
buna göre bir tasarımdan yola çıkılarak uygulama projesi hazırlama hakkının tasarımın
müellifine ait olduğu, bu nedenle iptali istenilen ifade Kanun ile tanınan hakların ihlâli
sonucunu doğurduğundan, idareye bu konuda takdir hakkı tanıyan bir düzenleme
yapılamayacağı, Yönetmelik’in 42/9. maddesinde yer alan hüküm uygulamada aksaklıklara
yol açacağından kamu yararına uygun bir düzenleme olmadığı, tasarımın eksiksiz
uygulanması ve uygulama sırasında kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak inşaî sorunlara çözüm
bulunmasının, ancak tasarımı yapan müellif tarafından yerine getirilebileceği, tasarımın
sadece bir proje ile sınırlı olmayıp, yapının bütünüyle fizikî olarak tamamlanmasıyla
sonuçlandığı, tasarımın, müellifinin dışında bir başka gerçek veya tüzel kişi tarafından kontrol
edilerek tamamlanmasının telif haklarına müdahale anlamını taşıdığı, 5846 sayılı Kanun’un
22/2. maddesinde mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin uygulanmasının çoğaltma
sayıldığı, 1. fıkrasında ise bir eserin çoğaltma haklarının münhasıran eser sahibine ait
olacağının hükme bağlandığı, uygulamanın mesleki kontrollük hizmetini başka bir gerçek
veya tüzel kişiye ihale etmeyi öngören düzenlemenin Kanun ile korunan eser sahibinin
çoğaltma hakkının ihlâline yol açacağı ileri sürülerek iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Uluslararası yarışmaların, dava konusu Yönetmelik’in ve
dayandığı Yasa’nın tanımladığı anlamda anlaşılması gerektiği, bu tanımlamanın ihale hukuku
yönünden yapılmış, amacı ile sınırlı bir tanımlama olduğu ve usul ve esasların bu Yönetmelik
ile belirlendiği, yarışmanın kültür, bilim, sanat ve çevrenin geliştirilmesine olumlu katkı
sağlayacağı, 4734 sayılı Yasa’ya göre ihaleye katılmada “yabancılık” unsurunun engel teşkil
etmediği, Yasa’nın 53. maddesinin b/8 bendinde mütekabiliyet, 63. maddesinde de eşik
değer yönünden iki istisna getirildiği, hatta 63. maddedeki istisnanın uygulanıp
uygulanmayacağının idarenin takdirine bağlı bulunduğu, Yasa’nın 8. maddesindeki eşik
değerlerin üzerindeki ihalelere yabancıların katılımının sınırlanması konusunda idarenin takdir
hakkının bulunmadığı, anılan Yönetmelik’in 42/1. maddesindeki düzenlemenin muhtemel
ihtilafları önleme ve boşluğu giderme, şeffaflığı temin etme amacıyla yapıldığı, 5846 sayılı
Kanun’un 57/1. maddesine göre fikrî hakların devredilebileceği, asıl veya çoğaltılmış nüshalar
üzerindeki mülkiyet hakkının devrinin aksi kararlaştırılmadıkça, fikrî hakların devrini ihtiva
etmeyeceği, Yönetmelik’in amacının rekabet ve kaliteyi yakalamak olduğu, bu anlamda
meslek mensuplarının kişisel yararının kamu yararının üstünde olmadığı, 5846 sayılı Yasa’nın
17/2. maddesine göre, aslın malikinin eser sahibi ile yapmış olduğu sözleşme şartlarına göre
eser üzerinde tasarruf edebileceği, eseri yok edemeyeceği, bozamayacağı ve eser sahibinin
haklarına zarar veremeyeceği, kişilerin özgür iradesi ile satın almanın, idarenin eser sahibinin
haklarına zarar vereceği anlamına gelmeyeceği, zarar verdiği takdirde 5846 sayılı Yasa’nın
uygulanacağının kuşkusuz olduğu, 4734 sayılı Yasa’nın 48. maddesine göre proje alımlarının
belli istekliler arasında ihale yoluyla yapılması mümkün iken Yönetmelik’te doğrudan temin
yolu getirilerek eser sahibine öncelik tanındığı, ancak görüşme yapılmadan proje yapım işinin
tasarım sahibine doğrudan verilmesinin Yasa’nın genel amacına ve 22. maddesine aykırı
olduğu, ödül alan kişi ile anlaşılamaması durumunda ikinciliği kazanan kişiye yönelinerek
yarışmadan beklenen faydanın sağlanmasının amaçlandığı, Yönetmelik’in 42/9. maddesinde
yer alan kontrollüğün çoğaltma sayılmayacağı, kontrolün kamu görevlilerince yapılmasının
asıl olduğu, yeterli eleman olmaması halinde ihaleyle satın alınabileceği ileri sürülerek
davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi Muammer TOPAL’ın Düşüncesi: Dava; Mimarlık,
Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve Güzel
447
Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği’nin 6. maddesinin (a) fıkrası ile 42. maddesinin 1, 3 ve
9. fıkralarının iptali istemiyle açılmıştır.
4734 sayılı Yasa’nın 23. maddesinde “İdareler gerekli gördükleri mimarlık, peyzaj
mimarlığı, mühendislik, kentsel tasarım projeleri, şehir ve bölge plânlama ve güzel sanat
eserleri ile ilgili bir plân veya tasarım projesi elde edilmesine yönelik olarak, ilgili
mevzuatında belirlenecek usul ve esaslara göre rekabeti sağlayacak şekilde ilân yapılmak
suretiyle, jüri tarafından değerlendirme yapılmak üzere ödüllü veya ödülsüz yarışma
yaptırabilir.” hükmüne, 53. maddesinin (b) fıkrasının 12. bendinde ise; “Kurum, Kurul
kararıyla bu Kanunun ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun uygulanmasına ilişkin standart
ihale dokümanı, tip sözleşme, yönetmelik ve tebliğler çıkarmaya yetkilidir. Kurul ve Kurum
yetkilerini, düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Standart
ihale dokümanları, tip sözleşmeler, yönetmelik ve tebliğler Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe konulur.” hükmüne yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmelik’in söz konusu Kanun hükümlerinin verdiği yetkiye
dayanılarak çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
4734 sayılı Kanun’da “yarışma” ve “uluslararası yarışmalar” ın tanımı yapılmamış, bu
tanımlar Kanun’un 23. maddesinde yer alan “… ilgili mevzuatında belirlenecek usul ve
esaslara göre …” ifadesine dayanılarak Yönetmelik’te yapılmıştır. Dolayısıyla “Uluslararası
Yarışmalar”dan neyin kastedildiğinin, bu yarışmaların içeriğinin, söz konusu Yönetmelik’te
belirtilen şekilde anlaşılması gerekir. Yönetmelik’teki “Uluslararası Yarışmalar” tanımından
beynelmilel bir anlam çıkarılamaz. Bu tanımın, 4734 sayılı Kanun ve anılan Yönetmelik
yönünden yapılmış, amacı ile sınırlı bir tanımlama olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu
durumda, Yönetmelik’te sözü edilen “Uluslararası Yarışmalar”ın, sadece ve sadece, yabancı
ülke vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalar olduğu anlaşılmaktadır.
4734 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde, bu Kanun’un 13 ve 63. maddelerinin
uygulanmasında yaklaşık maliyet dikkate alınarak kullanılacak eşik değerler belirtilmiş; 63.
maddesinde ise, yaklaşık maliyeti eşik değerlerin altında kalan ihalelere sadece yerli
isteklilerin katılması hususunda, idarelerce ihale dokümanına hükümler konulabileceği
belirtilmiştir.
4734 sayılı Yasa’nın 63. maddesi hükmü uyarınca, idarelerce, yaklaşık maliyeti eşik
değerlerin altında kalan ihalelerde, ihaleye sadece yerli isteklilerin katılması hususunda ihale
dokümanlarına hüküm konulabilmesine imkan tanınmıştır. Yaklaşık maliyeti eşik değerin
üzerinde olan ihalelerde ise, ihale dokümanlarına aynı şekilde hüküm koymak suretiyle,
ihalenin sadece yerli isteklilerin katılımına açılması mümkün değildir. Bu konuda idarelere
bütünüyle takdir hakkı tanınmamıştır. Yarışma değeri, eşik değerlere eşit veya bu değerleri
aşan yarışmaların anılan Yönetmelik’in tanımladığı anlamda “uluslararası” olarak
düzenlenmesi yasal zorunluluktur. Bu bakımdan, Yarışma değeri, eşik değerlere eşit veya bu
değerleri aşan yarışmaların, uluslararası yarışma şeklinde düzenlenmesi, yarışma değeri
anılan eşik değerlerin altında olan yarışmalara ise, yabancı ülke vatandaşlarının katılımı
konusunda idarelere takdir hakkı tanınması yolundaki düzenlemede, anılan Kanun
hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesinde, eserin, sahibinin
hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak
sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini, eser sahibinin, eseri meydana getiren kişiyi,
işlenme eserin diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilipte, bu esere nispetle
müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini ifade edeceği;
2. maddesinin 1/3. bendinde, estetik vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmî mahiyette
fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve
topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri,
mimarî maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projelerinin ilmî eserler olduğu; 6.
maddesinde, diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilipte bu esere nispetle müstakil
448
olmayan fikir ve sanat ürünlerinin işlenme olduğu; istifade edilen eserin sahibinin haklarına
zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan eserlerin, bu Yasa’ya
göre işlenme sayıldığı; 8. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında bir eserin sahibinin, onu meydana
getiren olduğu; bir işlenmenin ve derlemenin sahibinin, asıl eser sahibinin hakları mahfuz
kalmak şartıyla onu işleyen olduğu; 13. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında, fikir ve sanat
eserleri üzerinde sahiplerinin malî ve manevî menfaatlerinin bu Kanun dairesinde himaye
göreceği, eser sahibine tanınan hak ve salâhiyetlerin eserin bütününü ve parçalarını
kapsadığı; 14/3. fıkrasında, eserin umuma arzedilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin şeref
ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibinin, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile
eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılmasını veya yayımlanmasını
menedebileceği, menetme yetkisinden sözleşme ile vazgeçmenin hükümsüz olduğu; 16.
maddesinin 2 ve 3. fıkralarında, Yasa’nın veya eser sahibinin izniyle bir eseri işleyen, umuma
arzeden, çoğaltan, yayımlayan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimsenin, işleme,
çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı gerekli görülen değiştirmeleri eser sahibinin özel
bir izni olmaksızın da yapabileceği; eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak izin vermiş olsa bile
şeref veya itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü
değiştirilmeleri menedebileceği, menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile
vazgeçmenin hükümsüz olduğu; 17/2. fıkrasında, aslın malikinin, eser sahibi ile yapmış
olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebileceği, ancak eseri
bozamayacağı, yok edemeyeceği ve eser sahibinin haklarına zarar veremeyeceği; 21.
maddesinde bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkının münhasıran eser
sahibine ait olduğu; 22. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında, bir eserin aslını veya kopyalarını,
herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya
sürekli olarak çoğaltma hakkının münhasıran eser sahibine ait olduğu; eserlerin aslından
ikinci bir kopyasının çıkarılması ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin
uygulanmasının da çoğaltma sayılacağı, aynı kuralın, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da
geçerli olduğu; 57. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise, asıl veya çoğaltılmış nüshalar
üzerindeki mülkiyet hakkının devrinin, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, fikri hakların devrini
ihtiva etmeyeceği; bir güzel sanat eseri üzerinde çoğaltma hakkını haiz olan bir kimseden
kalıp ve sair çoğaltma aletlerinin zilyedliğini iktisap eden kimsenin, aksi kararlaştırılmamışsa,
çoğaltma hakkını da iktisap etmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
5846 sayılı Yasa’nın anılan hükümlerinden, fikir ve sanat eserinin, eser sahibinin
hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden
birisi içine giren her nevi fikir ve sanat ürünü olduğu; diğer bir eserden yararlanmak suretiyle
vücuda getirilip de bu esere oranla bağımsız olmayan fikir ve sanat eserlerinin işlenme
sayıldığı, esas eserin sahibinin izni olmaksızın eserin işlenemeyeceği; eser sahibinin
haklarının, manevî ve malî haklar olarak iki bölüme ayrıldığı, manevî haklardan yasanın izni
haricinde feragat etmenin veya onları sınırlandırmanın muteber olmadığı, eser sahibinin
itibar ve şöhretine zarar verecek mahiyette, manevî bir hakkını sınırlandırmasının hükümsüz
olduğu, eser sahibinin şahsiyet haklarından ve yayım şartlarını tayin haklarından
vazgeçemeyeceği, müellifin eserini yaymak için salâhiyet verdiği kimsenin onun itibar ve
şöhretini düşürecek şekilde eseri umuma arzedemeyeceği; müellifinden aldığı salâhiyetle bir
eseri işleyen kimseye, yayım tekniği itibarıyla gerekli görülen değiştirmeleri yapma
salâhiyetinin verildiği, müellifin bu değişikliklere yalnız şeref ve itibarına zarar verecek
mahiyette olduğu veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozduğu iddiasıyla karşı
çıkabileceği, müellif eserini kısaltma, değiştirme hakkını açık olarak başkasına verebilirse de,
şeref ve itibarına zarar verebilecek değiştirmelere karşı çıkma hakkından vazgeçemeyeceği;
bir eserin aslını şartsız iktisap eden kişinin ondan müellifinin itibar ve şerefine zarar
vermeden her türlü yararlanabileceği, onu değiştirebileceği, fakat bu tasarrufun müellifin
itibarına dokunmaması gerektiği; sözleşme ile bir eserde sahiplik hakkını alan kimsenin ise,
değişiklik yapmasının müellifin muvafakatına bağlı olduğu, işlenmenin şeklini eser sahibinin
449
tayin edeceği, eser sahibinin eserinde bir nevi işlenmeye muvafakatının, diğer bir tarzda
işlenmesine muvafakatını da içermeyeceği; bir eseri işleme ve çoğaltmaya mahsus tasarım
ve proje üzerindeki fikri hakların başkasına devrinin, doğal olarak onu kullanarak eseri işleme
ve çoğaltma salâhiyetinin de devrini içine aldığı, çünkü satın alınmış tasarım ve projelerden
başka suretle faydalanmanın mümkün olmadığı, bu halde yazılı bir sözleşme gerekmeyeceği
anlaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmelik’in 42. maddesinin 1. fıkrasında, derece, mansiyon ve satın
alma kazanan tasarım ve projelere ait her türlü fikrî hakların, 5846 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca, aksi idare tarafından yarışma şartnamesinde belirtilmedikçe idareye ait olacağı,
şartname alan yarışmacıların, bu hükmü kabul etmiş sayılacağı belirtilmiştir. Bu düzenlemede
sözü edilen fikri haklar, yukarıda da belirtildiği gibi, işleme, çoğaltma v.s haklardan oluşan
malî hakları içermektedir. Yoksa davacı tarafından ileri sürüldüğü gibi manevî hakların devri
söz konusu değildir. Burada malî hakların, yasal düzenlemeden dolayı hak sahibi olarak
gösterilen idareye ait olması söz konusudur. İdarenin malî hakları alması için ayrıca bir
düzenleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır. İdarelerce açılan yarışmalara katılmak
isteyenlerin şartnameyi almış olmaları gerektiğinden, malî hakların yarışmayı düzenleyen
idareye devrini kabul etmiş sayılmaları yönünde yapılan düzenlemede hukuka aykırılık
bulunmamaktadır.
Anılan Yönetmelik’in 42. maddesinin 3. fıkrasında idarenin, yarışma sonucu elde
edilen tasarımın uygulama projelerini, birinciliği kazanan veya seçilen tasarım sahibine teknik
şartlar ve fiyat üzerinde görüşme yapılmak suretiyle doğrudan temin yolu ile yaptırabileceği;
yapılan görüşme sonucunda, anlaşma sağlanamaması halinde, idarece uygun görüldüğü
taktirde, ikinciliği kazanan tasarım sahibi ile görüşme yapılmak suretiyle ikinci seçilen
tasarımın uygulama projelerinin aynı usulle yaptırılabileceği belirtilmiştir. Bu düzenleme,
4734 sayılı Yasa’nın 22. maddesinin 1/b bendinde yer alan “Sadece gerçek veya tüzel tek
kişinin ihtiyaç ile ilgili özel bir hakka sahip olması” halinde ihtiyaçların, ilân yapılmaksızın ve
teminat alınmaksızın, doğrudan temini usulüne başvurulabileceği yolundaki hükme
dayanmaktadır. Uygulama projesi, tasarımdan yararlanmak suretiyle meydana
getirildiğinden, yukarıda belirtilen hükümlere göre, işlenme sayılmakta ve tasarım sahibinin
izni olmaksızın eser işlenememektedir. Ancak, yarışmaya katılan, yarışma şartnamesine göre
malî haklarını idareye devretmiş sayılacağından ve 5846 sayılı Yasa da bu devre izin
verdiğinden, Kanun ile tanınan hakların ihlâl edildiğinden söz edilemez. Düzenlemede
tasarımın uygulama projesinin, tasarım sahibine doğrudan temin yolu ile yaptırabileceği
belirtilmekle, tasarımla uygulama projesi birbirinden ayrılmamakta, aksine birlikte ele
alınmaktadır. Düzenlemede yer alan ” … yaptırabilir.” ifadesi idareye bu konuda taktir hakkı
tanımamakta, aksine uygulama projesinin, tasarım sahibine yaptırılması konusunda
zorunluluk getirmektedir. Nitekim, birinciliği kazanan tasarım sahibine projesinin
yaptırılamaması durumunda, aynı usulle, ikinci seçilen tasarım sahibiyle görüşmeye imkan
tanınması da, uygulama projesinin idarece, tasarım sahibi dışında, bir kişiye
yaptırılamayacağını göstermektedir.
Söz konusu Yönetmelik’in 42. maddesinin 9. fıkrasında yer alan, uygulanacak
projenin meslekî kontrollük hizmetlerinin ‘Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama
Yönetmeliği’ne göre ihale edilerek alınabileceği yönündeki düzenleme 4734 sayılı Yasa’nın
48/1. fıkrasında yer alan ” … denetim gibi teknik, malî, hukukî veya benzeri alanlarda niteliği
itibarıyla kapsamlı ve karmaşık olduğu, özel uzmanlık ve deneyim gerektirdiği idarece tespit
edilen hizmetler, danışmanlık hizmet sunucularından alınabilir.” hükmüne dayanmaktadır.
Projenin uygulanması, yukarıda açıklanan Yasa hükümlerinde çoğaltma olarak
tanımlanmaktadır. Dava konusu düzenleme ile malî haklar içinde yer alan işlenme ile birlikte
çoğaltma hakkı da idareye devredilmiş olmaktadır. Ancak düzenlemede ifade edilen meslekî
kontrollük hizmetlerinin yukarıda belirtilen malî haklar içinde yer almadığı açıktır. Meslekî
kontrollük hizmetinin, teknik, malî ve hukukî niteliği itibarıyla ve yapılacak işin kapsamlı ve
450
karmaşık olması nedeniyle özel uzmanlık ve bilgi birikimi gerektirebilecek nitelikte olması
mümkündür. Denetimin idare elemanlarınca yapılması mümkünse de yukarıda belirtilen
nedenlerle, hizmet alımı şeklinde, Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama
Yönetmeliği’ne göre ihale edilerek alınabileceği yönündeki düzenlemede de dayandığı Yasa
ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle hukukî ve yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiği
düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Ekrem ATICI’nın Düşüncesi: Dava, 24.12.2002 tarih ve
24973 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel
Tasarım Projeleri, Şehir ve Bölge Planlama ve Güzel Sanat Eserleri Yarışmaları
Yönetmeliği’nin 6. maddesinin (a) bendi ile 42. maddesinin 1., 3. ve 9. fıkralarının iptali
istemiyle açılmıştır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 23. maddesinde, idarelerin, gerekli gördükleri,
mimarlık, peyzaj mimarlığı, mühendislik, kentsel tasarım projeleri, şehir ve bölge planlama
ve güzel sanat eserleri ile ilgili bir plan veya tasarım projesi elde edilmesine yönelik olarak,
ilgili mevzuatında belirlenecek usul ve esaslara göre rekabeti sağlayacak şekilde ilan
yapılmak suretiyle, jüri tarafından değerlendirme yapılmak üzere ödüllü veya ödülsüz
yarışma yaptırabilecekleri hükme bağlanmış, 53. maddesinde, kurumun, kurul kararıyla bu
kanunun ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin yönetmelik
çıkarmaya yetkili olduğu belirtilmiştir.
Dava konusu Yönetmelik yukarıda anılan Yasa hükümlerine dayanılarak ve Yasa’nın
23. maddesinin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların tespiti amacıyla çıkarılmıştır.
4734 sayılı Kanun’un 23. ve 53. maddesi uyarınca Kamu İhale Kurumu’nun, kurul
kararı ile tasarım yarışmaları ile ilgili düzenleme yaparken ihalelerle ilgili temel ilkeler olan
saydamlığı, rekabeti, eşit muameleyi, güvenilirliği, gizliliği, kamuoyu denetimini, ihtiyaçların
uygun şartlarla ve zamanında karşılanmasını ve kaynakların verimli kullanılmasını sağlamak
amacını gözönünde bulunduracağı açıktır.
Yönetmeliğin 6. maddesinin (a) bendinde, “Uluslararası yarışmalar, yabancı ülke
vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalardır.” şeklinde tanımlanmış ve yarışma değeri,
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 8. maddesinde hizmet alımları için belirlenen eşik
değerlere eşit veya bu değerleri aşan yarışmaların uluslararası yarışma şeklinde
düzenleneceği, anılan eşik değerin altında olan yarışmaların, idarece gerekli görüldüğü
takdirde uluslararası düzenlenebileceği, belirtilmiş; 18,19,20,21,22,23. maddelerinde jürinin
seçimi ve görevleri düzenlenmiştir.
Davalı idarece 4734 sayılı Kanun’un 23. maddesi bakımından yabancıların
katılabileceği yarışmaların uluslararası yarışma olarak nitelendirilmesinde hukuka aykırılık
bulunmadığı gibi yaklaşık maliyeti eşik değerin üzerinde olan yarışmalara yabancıların
katılabileceğini belirten düzenlemesinde Kanunun amacına, hizmetin gereklerine ve hukuka
aykırılık görülmemiştir.
Davacı tarafından Yönetmeliğin 42. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, derece,
mansiyon ve satın alma kazanan tasarım ve projelere ait her türlü hakların, 5846 sayılı Fikir
ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca, aksi idare tarafından yarışma şartnamesinde
belirtilmedikçe idareye ait olacağı, şartname alan yarışmacıların bu hükmü kabul etmiş
sayılacakları, 3. fıkrasında yer alan, idarenin, yarışma sonucu elde edilen tasarımın uygulama
projelerinin yapılmasını, birinciliği kazanan veya seçilen tasarım sahibine teknik şartlar ve
fiyat üzerinde görüşme yapılmak suretiyle doğrudan temin yoluyla yaptırılabileceği, yapılan
görüşme sonucunda, anlaşma sağlanmaması halinde, idare uygun gördüğü taktirde ikinciliği
kazanan tasarım sahibi ile görüşme yapmak suretiyle ikinci seçilen tasarımın uygulama
projelerini aynı usulle yaptırabileceği, 9. fıkrasında yer alan, uygulama projesinin mesleki
kontrollük hizmetlerinin “Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği”ne göre
ihale edilerek alınabileceğine ilişkin hükümlerinin, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
451
Kanunu’nun, eser sahibinin manevî ve mâli haklarına ilişkin hükümlerine aykırı olduğu öne
sürülerek iptali istenmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 48. maddesinde eser sahibi veya
mirasçılarının, kendilerine kanunun tanıdığı mâli hakları süre, yer ve muhteva itibariyle
mahdut veya gayrimahdut, karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredebilecekleri
öngörülmüş, 50. maddesinde, 48. maddede sayılan tasarruf muamelelerine dair taahhütleri
henüz vücuda getirilmeden önce yapılmış olsa dahi geçerli olduğu kurala bağlanmış, 14.
maddesinin değişik 2. fıkrasında, eserin umuma arzedilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin
şeref ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibinin, başkasına yazılı izin vermiş olsa
bile eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılmasını veya yayımlanmasını
menedebileceği kurala bağlanmıştır.
5846 sayılı Yasa hükümlerine göre, eser sahibinin bu kanundan doğan maddî ve
manevî haklarını sözleşme ile devredebileceği açıktır. 4734 sayılı Kanun’un 23. maddesi
uyarınca yapılan tasarım yarışmalarının amacının, ihtiyaçların uygun şartlarla, zamanında ve
kaynakların verimli kullanılması suretiyle karşılanması olduğu, ilgililerin rızası ile yarışmaya
katıldıkları gözetildiğinde yarışma sonucu derece, mansiyon ve satın alma kazanan tasarım
ve projelere ait her türlü hakların idareye ait olacağı yolundaki düzenlemede 5846 sayılı Yasa
hükümlerine ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
4734 sayılı Kanunun 23. ve dava konusu yönetmelik hükümleri ile tasarım projesi
elde edilmesi amaçlandığından birinci seçilen proje sahibine, bununla anlaşma
sağlanamaması halinde ikinci seçilen proje sahibine uygulama projesinin doğrudan temin
yoluyla yaptırılabilmesine olanak sağlayan yönetmelik hükmü, anılan proje sahiplerine
tanınmış bir hak olduğu gibi sözü edilen Yasa’nın amaçlarına da aykırılık taşımamaktadır.
Kamu İhale Kanunu’nun 48. maddesinde özel niteliği itibariyle kapsamlı ve karmaşık
olan, özel uzmanlık gerektiren danışmanlık hizmetlerinin hizmet sunucularından alınabileceği
öngörülmüş olup uygulama projesinin mesleki kontrollük hizmetlerinin anılan ve devamı
maddelerine göre çıkarılan yönetmelik hükümlerine göre alınabileceğine ilişkin düzenlemede
yasaya ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiği
düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce Tetkik Hâkimi’nin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava; Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri, Şehir ve
Bölge Planlama ve Güzel Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği’nin 6. maddesinin (a)
fıkrasında yer alan, “Uluslararası Yarışmalar: Uluslararası yarışmalar, yabancı ülke
vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalardır.
Yarışma değeri, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 8 inci maddesinde hizmet
alımları için belirlenen eşik değerlere eşit veya bu değerleri aşan yarışmalar, uluslararası
yarışma şeklinde düzenlenir. Yarışma değeri, anılan eşik değerlerin altında olan yarışmalar,
idarelerce gerekli görüldüğü taktirde uluslararası düzenlenebilir.” hükmünün; 42. maddesinin
1. fıkrasında yer alan, “Derece, mansiyon ve satın alma kazanan tasarım ve projelere ait her
türlü fikrî haklar, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümleri uyarınca, aksi idare
tarafından yarışma şartnamesinde belirtilmedikçe idareye ait olur. Şartname alan
yarışmacılar bu hükmü kabul etmiş sayılır.” hükmünün; aynı maddenin 3. fıkrasında yer alan,
“İdare, yarışma sonucu elde edilen tasarımın uygulama projelerinin yapılmasını, birinciliği
kazanan veya seçilen tasarım sahibine teknik şartlar ve fiyat üzerinde görüşme yapılmak
suretiyle doğrudan temin yolu ile yaptırabilir. Yapılan görüşme sonucunda, anlaşma
sağlanamaması halinde, idare uygun gördüğü taktirde ikinciliği kazanan tasarım sahibi ile
görüşme yapmak suretiyle ikinci seçilen tasarımın uygulama projelerini aynı usulle
452
yaptırabilir.” hükmünün; yine aynı maddenin 9. fıkrasında yer alan, “Uygulanacak projenin
mesleki kontrollük hizmetleri ‘Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’ne
göre ihale edilerek alınabilir.” hükmünün iptali istemiyle açılmıştır.
4734 sayılı Yasa’nın 23. maddesinde “İdareler gerekli gördükleri mimarlık, peyzaj
mimarlığı, mühendislik, kentsel tasarım projeleri, şehir ve bölge plânlama ve güzel sanat
eserleri ile ilgili bir plân veya tasarım projesi elde edilmesine yönelik olarak, ilgili
mevzuatında belirlenecek usul ve esaslara göre rekabeti sağlayacak şekilde ilân yapılmak
suretiyle, jüri tarafından değerlendirme yapılmak üzere ödüllü veya ödülsüz yarışma
yaptırabilir.” hükmüne, 53. maddesinin (b) fıkrasının 12. bendinde ise; “Kurum, Kurul
kararıyla bu Kanunun ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun uygulanmasına ilişkin standart
ihale dokümanı, tip sözleşme, yönetmelik ve tebliğler çıkarmaya yetkilidir. Kurul ve Kurum
yetkilerini, düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Standart
ihale dokümanları, tip sözleşmeler, yönetmelik ve tebliğler Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe konulur.” hükmüne yer verilmiştir.
Söz konusu Kanun maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, davalı Kurum
tarafından, 4734 sayılı Yasa’nın kapsamındaki idarelerin, mimarlık, peyzaj mimarlığı,
mühendislik, kentsel tasarım projeleri, şehir ve bölge plânlama ve güzel sanat eserleri ile
ilgili bir plân veya tasarım projesi elde edilmesine yönelik olarak yaptıracakları yarışmalara
ilişkin esas ve usulleri düzenlemek amacıyla davaya konu Yönetmelik’in yürürlüğe konulduğu
anlaşılmıştır.
Anılan Yönetmelik’in 6. maddesinin (a) fıkrasında, uluslararası yarışmaların, yabancı
ülke vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalar olduğu; yarışma değerinin, 4734 sayılı
Kanun’un 8. maddesinde hizmet alımları için belirlenen eşik değerlere eşit veya bu değerleri
aştığı yarışmaların, uluslararası yarışma şeklinde düzenleneceği belirtilmiştir.
4734 sayılı Kanun’da “yarışma” ve “uluslararası yarışmalar” ın tanımı yapılmamış, bu
tanımlar Kanun’un 23. maddesinde yer alan “… ilgili mevzuatında belirlenecek usul ve
esaslara göre…” ifadesine dayanılarak Yönetmelik’te yapılmıştır. Dolayısıyla “Uluslararası
Yarışmalar”ın, yabancı ülke vatandaşlarının da katılabileceği yarışmalar olduğu
anlaşıldığından, bu düzenlemede dayandığı mevzuata ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
4734 sayılı Yasa’nın 8. maddesinde, bu Kanun’un 13 ve 63. maddelerinin
uygulanmasında yaklaşık maliyet dikkate alınarak kullanılacak eşik değerler belirtilmiş; 63.
maddesinde ise, yaklaşık maliyeti eşik değerlerin altında kalan ihalelere sadece yerli
isteklilerin katılması hususunda, idarelerce ihale dokümanına hükümler konulabileceği
belirtilmiştir.
4734 sayılı Yasa’nın 63. maddesi hükmü uyarınca, idarelerce, yaklaşık maliyeti eşik
değerlerin altında kalan ihalelerde, ihaleye sadece yerli isteklilerin katılması hususunda ihale
dokümanlarına hüküm konulabilmesine imkân tanınmıştır. Yaklaşık maliyeti eşik değerin
üzerinde olan ihalelerde ise, ihale dokümanlarına aynı şekilde hüküm koymak suretiyle,
ihalenin sadece yerli isteklilerin katılımına açılması mümkün değildir. Bu konuda idarelere
bütünüyle takdir hakkı tanınmamıştır. Yarışma değeri, eşik değerlere eşit veya bu değerleri
aşan yarışmaların anılan Yönetmelik’in tanımladığı anlamda “uluslararası” olarak
düzenlenmesi yasal zorunluluktur. Bu bakımdan, Yarışma değeri, eşik değerlere eşit veya bu
değerleri aşan yarışmaların, uluslararası yarışma şeklinde düzenlenmesi, yarışma değeri
anılan eşik değerlerin altında olan yarışmalara ise, yabancı ülke vatandaşlarının katılımı
konusunda idarelere takdir hakkı tanınması yolundaki düzenlemede, anılan Kanun
hükümlerine aykırılık görülmemiştir. Bu nedenle, yasal düzenlemede, eşik değerleri aşan
ihalelerin zorunlu olarak yabancıların katılımına açık olmasının öngörülmediği, kamu
alımlarının yabancılara açık olup olmaması hususunun idarelerin takdirine bırakıldığı
yönündeki davacı iddiasında yasal isabet bulunmamaktadır.
Yönetmelik’in iptali istenilen diğer maddelerine gelince;
453
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 1/B maddesinde, eserin, sahibinin
hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak
sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini, eser sahibinin, eseri meydana getiren kişiyi,
işlenme eserin, diğer bir eserden istifade suretiyle meydana getirilip de, bu esere nispetle
müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve sanat mahsullerini ifade edeceği;
2. maddesinin 1/3. bendinde, estetik vasfı bulunmayan her nevi teknik ve ilmî mahiyette
fotoğraf eserleriyle, her nevi haritalar, planlar, projeler, krokiler, resimler, coğrafya ve
topoğrafyaya ait maket ve benzerleri, her çeşit mimarlık ve şehircilik tasarım ve projeleri,
mimarî maketler, endüstri, çevre ve sahne tasarım ve projelerinin ilmî eserler olduğu; 6.
maddesinde, diğer bir eserden istifade suretiyle meydana getirilip de bu esere nispetle
müstakil olmayan fikir ve sanat ürünlerinin işlenme olduğu; istifade edilen eserin sahibinin
haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan eserlerin, bu
Yasa’ya göre işlenme sayıldığı; 8. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında bir eserin sahibinin, onu
meydana getiren olduğu; bir işlenmenin ve derlemenin sahibinin, asıl eser sahibinin hakları
mahfuz kalmak şartıyla onu işleyen olduğu; 13. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında, fikir ve
sanat eserleri üzerinde sahiplerinin malî ve manevî menfaatlerinin bu Kanun dairesinde
himaye göreceği, eser sahibine tanınan hak ve yetkilerin eserin bütününü ve parçalarını
kapsadığı; 14/3. fıkrasında, eserin umuma arzedilmesi veya yayımlanma tarzı, sahibinin şeref
ve itibarını zedeleyecek mahiyette ise eser sahibinin, başkasına yazılı izin vermiş olsa bile
eserin gerek aslının gerek işlenmiş şeklinin umuma tanıtılmasını veya yayımlanmasını
menedebileceği, menetme yetkisinden sözleşme ile vazgeçmenin hükümsüz olduğu; 16.
maddesinin 2 ve 3. fıkralarında, Yasa’nın veya eser sahibinin izniyle bir eseri işleyen, umuma
arzeden, çoğaltan, yayımlayan, temsil eden veya başka bir suretle yayan kimsenin, işleme,
çoğaltma, temsil veya yayım tekniği icabı gerekli görülen değiştirmeleri eser sahibinin özel
bir izni olmaksızın da yapabileceği; eser sahibi kayıtsız ve şartsız olarak izin vermiş olsa bile,
şeref veya itibarını zedeleyen veya eserin mahiyet ve hususiyetlerini bozan her türlü
değiştirmeleri menedebileceği, menetme yetkisinden bu hususta sözleşme yapılmış olsa bile
vazgeçmenin hükümsüz olduğu; 17/2. fıkrasında, aslın malikinin, eser sahibi ile yapmış
olduğu sözleşme şartlarına göre eser üzerinde tasarruf edebileceği, ancak eseri
bozamayacağı, yok edemeyeceği ve eser sahibinin haklarına zarar veremeyeceği; 21.
maddesinde bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkının münhasıran eser
sahibine ait olduğu; 22. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında, bir eserin aslını veya kopyalarını,
herhangi bir şekil veya yöntemle, tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya
sürekli olarak çoğaltma hakkının münhasıran eser sahibine ait olduğu; eserlerin aslından
ikinci bir kopyasının çıkarılması ile mimarlık eserlerine ait plan, proje ve krokilerin
uygulanmasının da çoğaltma sayılacağı, aynı kuralın, kabartma ve delikli kalıplar hakkında da
geçerli olduğu; 57. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında ise, asıl veya çoğaltılmış nüshalar
üzerindeki mülkiyet hakkının devrinin, aksi kararlaştırılmadıkça, fikri hakların devrini ihtiva
etmeyeceği; bir güzel sanat eseri üzerinde çoğaltma hakkını haiz olan bir kimseden kalıp ve
sair çoğaltma aletlerinin zilyedliğini iktisap eden kimsenin, aksi kararlaştırılmamışsa,
çoğaltma hakkını da iktisap etmiş sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
5846 sayılı Yasa’nın anılan hükümlerinden, fikir ve sanat eserinin, eser sahibinin
hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musikî, güzel sanatlar ve sinema eserleri türlerinden
birisi içine giren her nevi fikir ve sanat ürünü olduğu; diğer bir eserden yararlanmak suretiyle
meydana getirilip de bu esere oranla bağımsız olmayan fikir ve sanat eserlerinin işlenme
sayıldığı, esas eserin sahibinin izni olmaksızın eserin işlenemeyeceği; eser sahibinin
haklarının, manevî ve malî haklar olarak iki bölüme ayrıldığı, manevî haklardan yasanın izni
haricinde feragat etmenin veya onları sınırlandırmanın muteber olmadığı, eser sahibinin
itibar ve şöhretine zarar verecek mahiyette, manevî bir hakkını sınırlandırmasının hükümsüz
olduğu, eser sahibinin şahsiyet haklarından ve yayım şartlarını tayin haklarından
vazgeçemeyeceği, müellifin eserini yaymak için yetki verdiği kimsenin onun itibar ve
454
şöhretini düşürecek şekilde eseri umuma arzedemeyeceği; müellifinden aldığı yetkiyle bir
eseri işleyen kimseye, yayım tekniği itibarıyla gerekli görülen değiştirmeleri yapma yetkisinin
de verildiği, müellifin bu değişikliklere, yalnız şeref ve itibarına zarar verecek mahiyette
olduğu veya eserin mahiyet ve hususiyetlerinin bozulduğu iddiasıyla karşı çıkabileceği,
müellif eserini kısaltma, değiştirme hakkını açık olarak başkasına verebilirse de, şeref ve
itibarına zarar verebilecek değiştirmelere karşı çıkma hakkından vazgeçemeyeceği; bir eserin
aslını şartsız iktisap eden kişinin ondan müellifinin itibar ve şerefine zarar vermeden her türlü
yararlanabileceği, onu değiştirebileceği, fakat bu tasarrufun müellifin itibarına dokunmaması
gerektiği; sözleşme ile bir eserde sahiplik hakkını alan kimsenin ise, değişiklik yapmasının
müellifin muvafakatına bağlı olduğu, işlenmenin şeklini eser sahibinin tayin edeceği, eser
sahibinin eserinde bir nevi işlenmeye muvafakatının, diğer bir tarzda işlenmesine
muvafakatını da içermeyeceği; bir eseri işleme ve çoğaltmaya mahsus tasarım ve proje
üzerindeki fikri hakların başkasına devrinin, doğal olarak onu kullanarak eseri işleme ve
çoğaltma yetkisinin devrini de içine aldığı, çünkü satın alınmış tasarım ve projelerden başka
suretle faydalanmanın mümkün olmadığı, bu halde yazılı bir sözleşme gerekmeyeceği
anlaşılmaktadır.
Öte yandan, anılan Kanun’da sözü edilen manevî hakların, eseri umuma arz, eser
sahibi olarak tanıtılma, eserde değişiklik yapılmasını menetme ve eser sahibinin zilyet ve
malike karşı hakları olduğu; malî hakların ise, işleme, çoğaltma, yayma, kiralama ve kamuya
ödünç verme, temsil, işaret, ses ve/veya görüntü nakline yarayan araçlarla iletim, radyotelevizyon
gibi araçlarla yayınlanan ve/veya iletilen fikir ve sanat eserlerine ilişkin ödemelere
dair olduğu sonucuna varılmaktadır.
Dava konusu Yönetmelik’in 42. maddesinin 1. fıkrasında, derece, mansiyon ve satın
alma kazanan tasarım ve projelere ait her türlü fikrî hakların, 5846 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca, aksi idare tarafından yarışma şartnamesinde belirtilmedikçe idareye ait olacağı,
şartname alan yarışmacıların, bu hükmü kabul etmiş sayılacağı kurala bağlanmıştır. Bu
düzenlemede sözü edilen fikri haklar, yukarıda da belirtildiği gibi, işleme, çoğaltma v.s
haklardan oluşan malî hakları içermektedir. Yoksa davacı tarafından ileri sürüldüğü gibi
manevî hakların devri söz konusu değildir. Burada malî hakların, yasal düzenlemeden dolayı
hak sahibi olarak gösterilen idareye ait olması söz konusudur. Yarışmacı söz konusu
yarışmaya katılmakla, malî hakların devri konusunda idareye borçlanmaktadır. Yarışmaya
katılan kişi, eseri üzerindeki malî hakların idareye ait olduğunu kabul etmiş sayılacağından,
idarenin malî hakları alması için ayrıca bir düzenleme yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
İdarelerce açılan yarışmalara katılmak isteyenlerin, şartnameyi almış olmaları gerektiğinden,
malî hakların yarışmayı düzenleyen idareye devrini kabul etmiş sayılmaları yönünde yapılan
düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Dava konusu Yönetmelik’in 42. maddesinin 3. fıkrasında idarenin, yarışma sonucu
elde edilen tasarımın uygulama projelerini, birinciliği kazanan veya seçilen tasarım sahibine
teknik şartlar ve fiyat üzerinde görüşme yapılmak suretiyle doğrudan temin yolu ile
yaptırabileceği; yapılan görüşme sonucunda, anlaşma sağlanamaması halinde, idarece
uygun görüldüğü taktirde, ikinciliği kazanan tasarım sahibi ile görüşme yapılmak suretiyle
ikinci seçilen tasarımın uygulama projelerinin aynı usulle yaptırılabileceği belirtilmiştir. Bu
düzenleme, 4734 sayılı Yasa’nın 22. maddesinin 1/b bendinde yer alan “Sadece gerçek veya
tüzel tek kişinin ihtiyaç ile ilgili özel bir hakka sahip olması” halinde ihtiyaçların ilân
yapılmaksızın ve teminat alınmaksızın doğrudan temini usulüne başvurulabileceği yolundaki
hükme dayanmaktadır. Uygulama projesi, tasarımdan yararlanmak suretiyle meydana
getirildiğinden, yukarıda belirtilen hükümlere göre, işleme sayılmakta ve tasarım sahibinin
izni olmaksızın eser işlenememektedir. Ancak, yarışmaya katılan, yarışma şartnamesine göre
malî haklarını idareye devretmiş sayılacağından ve 5846 sayılı Yasa da bu devre izin
verdiğinden, Kanun ile tanınan hakların ihlâl edildiğinden söz edilemez. Düzenlemede
tasarımın uygulama projesinin, tasarım sahibine doğrudan temin yolu ile yaptırabileceği
455
belirtilmekle, tasarımla uygulama projesi birbirinden ayrılmamakta, aksine birlikte ele
alınmaktadır. Düzenlemede yer alan “… yaptırabilir.” ifadesi idareye bu konuda taktir hakkı
tanımamakta, aksine uygulama projesinin, tasarım sahibine yaptırılması konusunda
zorunluluk getirmektedir. Nitekim, birinciliği kazanan tasarım sahibine projesinin
yaptırılamaması durumunda, aynı usulle, ikinci seçilen tasarım sahibiyle görüşmeye imkan
tanınması da, uygulama projesinin idarece, tasarım sahibi dışında, bir kişiye
yaptırılamayacağını göstermektedir. Bu nedenle dava konusu düzenlemenin, fikrî hakların
korunması yönündeki kuralların uygulanmasını esnekleştirdiği iddiasında da yasal isabet
bulunmamaktadır.
Dava konusu Yönetmelik’in 42. maddesinin 9. fıkrasında yer alan, uygulanacak
projenin meslekî kontrollük hizmetlerinin Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama
Yönetmeliği’ne göre ihale edilerek alınabileceği yönündeki düzenleme, 4734 sayılı Yasa’nın
48/1. fıkrasında yer alan ” … denetim gibi teknik, malî, hukukî veya benzeri alanlarda niteliği
itibarıyla kapsamlı ve karmaşık olduğu, özel uzmanlık ve deneyim gerektirdiği idarece tespit
edilen hizmetler, danışmanlık hizmet sunucularından alınabilir.” hükmüne dayanmaktadır.
Projenin uygulanması, yukarıda açıklanan Yasa hükümlerinde çoğaltma olarak
tanımlanmaktadır. Dava konusu düzenleme ile malî haklar içinde yer alan işleme ile birlikte
çoğaltma hakkı da idareye devredilmiş olmaktadır. Ancak düzenlemede ifade edilen meslekî
kontrollük hizmetlerinin yukarıda belirtilen malî haklar içinde yer almadığı açıktır. Meslekî
kontrollük hizmetinin, teknik, malî ve hukukî niteliği itibarıyla ve yapılacak işin kapsamlı ve
karmaşık olması nedeniyle özel uzmanlık ve bilgi birikimi gerektirebilecek nitelikte olması
mümkündür. Denetimin idare elemanlarınca yapılması mümkünse de yukarıda belirtilen
nedenlerle, hizmet alımı şeklinde, Danışmanlık Hizmet Alımı İhaleleri Uygulama
Yönetmeliği’ne göre ihale edilerek alınabileceği yönündeki düzenlemede de dayandığı Yasa
ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Zaten eser sahibine denetim yaptırılmasının, denetimin
amacına da aykırı olacağı ortadadır. Bu durumda, uygulamanın mesleki kontrollük hizmetini
başka bir gerçek veya tüzel kişiye ihale etmeyi öngören düzenlemenin Kanun ile korunan
eser sahibinin çoğaltma hakkının ihlâline yol açacağı yönündeki iddianın da yasal dayanağı
bulunmamaktadır.
Sonuç itibarıyla, Mimarlık, Peyzaj Mimarlığı, Mühendislik, Kentsel Tasarım Projeleri,
Şehir ve Bölge Planlama ve Güzel Sanat Eserleri Yarışmaları Yönetmeliği’nin iptali istenen 6/a
fıkrası ile 42. maddesinin 1, 3 ve 9. fıkralarında anılan yasal düzenlemelere ve hukuka
aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine, yargılama
giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, artan posta ücretinin istemi halinde davacıya
iadesine, 30.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.