yapım işlerinin diğer ihale usulleri yerine teknik yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilmiş en az üç istekli arasında kapalı teklif usulü ile yaptırılabileceği kurala bağlanmış olup, anılan Kanunun 89 uncu maddesi kapsamında bulunmayan baraj yapımının, bu kapsamda değerlendirilerek, 89 uncu madde uyarınca alınan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığından anılan B.K.K. ‘nın ve dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

T.C.

D A N I Ş T A Y
Onuncu Daire

Esas  No  : 2002/2180

Karar No   : 2005/3958

Özeti : ÇED Raporu hazırlanmaksızın (muafiyet kapsamında
bulunmadığından) ve projenin bulunduğu yerin milli
park sınırları içerisinde olması nedeniyle bu konudaki
mevzuat    gözönünde    bulundurulmadan    baraj
projesinin uygulamaya konulamayacağı hakkında.

 

Davacılar                      : 1- …, 2- …, 3- …, 4- …, 5- …, 6- …, 7- …

Vekili                           : Av. …

Davalı                          : 1- Başbakanlık – ANKARA

2- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı – ANKARA

İstemin Özeti               : “Munzur Projesi” kapsamı içinde yer alan Konaktepe I

ve II Barajı ve Hidroelektrik Santral Projeleri kesin projesinin Türkiye-Amerika Birleşik
Devletleri  Şirketlerinden  oluşan  konsorsiyuma  yaptırılmasına  ilişkin 10.9.1998  tarih  ve
98/11634 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ve bu karara dayanılarak konsorsiyumla imzalanan
sözleşmenin; Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santrallerinin planlanmasında ve
yapımında kamu yararı bulunmadığı, bu projenin uygulamaya konulması ile Tunceli’nin
doğasının yıkıma uğrayacağı ve halkın göç etmek zorunda kalacağı, Tunceli’deki hidroelektrik
potansiyelin %100′ ünün kullanımının hedeflendiği, bu potansiyelin ise, Türkiye’nin hidrolik
enerji potansiyelinin yalnızca %1.2’si kadar olduğu, projenin hayata geçirilmesi ile, ilin yıllık
su  potansiyelinin %37.3’nün,  baraj  göllerinde  tutulacağı,  bu  durumun  ise,  Tunceli de
atmosferik  dengenin  bozulmasına  ve  iklimin  değişmesine,  buna  bağlı  olarakta  bitki
örtüsünün bozulup yok olmasına ve yabanıl canlılarla içsu canlılarının tükenmesine yol
açacağı,  dava  konusu  projeler  ile  Munzur  Projesi kapsamında  yer  alan diğer  projeler
planlanırken, Tunceli’deki çevre ekonomisinin gözetilip değerlendirilmediği, yörenin, önemli
sayılacak düzeyde hayvancılık arıcılık, ile dağ – su – orman turizmi potansiyelinin olduğu,dava
konusu projeler dahil Munzur Projesi kapsamında yer alan diğer projelerin uygulanmasıyla
elde  edileceği  hesaplanan  yıllık 80  milyon  doların,  Tunceli’nin  doğal  nitelikteki  çevre
ekonomisinin   sunduğu   mevcut değerden   daha   küçük   olduğu,   ekonomik   rantabilite

 

300

 

 

 

 

 

 

 

hesaplarının karşılaştırmalı ekonomik ve sosyal değerlendirmeler sonucunda, uzun dönemli
düşünülerek yapılması gerektiği, idarenin ise, dava konusu proje bakımından böyle bir
değerlendirme yapmadığı, dava konusu projeler ile Munzur Projesi kapsamında yer alan
diğer projeler planlanırken Munzur Vadisi Ulusal Parkın yok sayıldığı, Tunceli de arkeolojik
bakımdan yüzey araştırması ile arkeolojik nitelendirme ve derecelendirme yapılmadığı, 800
yıldan beri Tuncelide yaşayan halkın inançlarının gözetilmediği, başka bir deyişle, dava
konusu projeler planlanırken ve hazırlanırken, bunların suya, iklime, doğal varlıklara, kültürel
mirasa   ve   yörede   yaşayan   insanlara   yönelik   sonuçları   bakımından   herhangi   bir
değerlendirme yapılmadığı sabit olduğundan, projelerin hukuka aykırı olduğu iddialarıyla
iptali istenilmektedir.

Başbakanlığın ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Savunmalarının

Özeti                : Davacıların dava konusu ile ilgili menfaat ilişkisi olmadığından

davanın öncelikle ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği, davanın süreaşımı
nedeniyle de incelenme olanağı bulunmadığı, sözkonusu proje kapsamında yer alan altı adet
baraj ve sekiz adet hidroelektrik santralları projesi tamamlandığında toplam 384.5 MW
kurulu güçle yılda 1.571 GWh enerji üretilerek yurt ekonomisine 80 milyon dolar katkı
sağlayacağı, 1.571 GWh enerjinin ülkemizin toplam enerji üretiminin %1.2’si mertebesinde
olup, yaklaşık 750.000 nüfuslu bir kentin enerji ihtiyacına denk olduğu, yinelenebilir bir
enerji kaynağı olan hidroelektrik santralların yakıt giderlerinin olmaması, işletme giderlerinin
düşük olması, herhangi bir kirliliğe sebep olmamaları ve ihtiyacın yoğun olduğu saatlerde
devreye   sokularak   pik   ihtiyacı   karşılayabilmeleri   gibi   faydaları   nedeniyle   öncelikle
geliştirilmesi gereken enerji üretim tesisleri oldukları, yüksek rakımlarda baraj gölünün iklim
parametreleri   üzerinde   mevcut   flora   vefaunayı   değiştirici   nitelikteki   etki  yapmasının
sözkonusu olmadığı, böyle bir iddiada bulunabilmek için benzer bir havzada baraj yapımını
izleyen en azından 100 yıllık döneme ait gözlemsel veriler dayalı kanıtların sunulması
gerektiği,   iklim   üzerinde   oluşacak   etkiler   sınırlı   olup,   iklim   değişikliği   olarak
nitelendirilemeyeceği, ülkemizde işletmeye açılan barajların bulunduğu bölgelerin hidrolojik
ve meteorolojik verileri incelendiğinde, çevrenin ekolojik koşullarının bu durumdan olumlu
yönde etkilendiği, mera hayvancılığı için gerekli olan çayır ve mera veriminin arttığı ve aynı
zamanda   bitki   örtüsünün   daha   da   zenginleşerek   arıcılık   faaliyetlerinin   geliştiğinin
gözlemlendiği, dava konusu Konaktepe Barajının temelden yüksekliği 125 metre, göl alanı
ise 1390 ha olup, rezervuar alanında kalacak önemli yerleşim merkezinin bulunmadığı,
planlama ve fizibilite raporlarına göre göl suları altında hiç bir köy kalmayacağı gibi, proje
kapsamında küçük çaplı arazi kamulaştırmaları dışında büyük ölçekli kamulaştırma işlemi de
yapılmayacağı, bu projede barajdan 5.0 metre çapında ve 16.4 kilometre uzunluğunda bir
tünelle alınacak suyun HES’te enerjisi alındıktan sonra doğal yatağa verilecek olmasının 35
kilometre   uzunluğundaki   Munzur  Vadisinin  korunmasını   sağlayacağı,   ayrıca   yapılan
incelemelerde Munzur Projesi kapsamında bulunan alanlarda önem arzedecek miktarda
hayvancılık,  avcılık,  balıkçılık,  arıcılık  ve  bitki toplayıcılığı  gibi  faaliyetlerin  geçmişte ve
günümüzde yapılmadığının anlaşıldığı, Konaktepe Baraj gölü alanında tespit edilmiş hiç bir
arkeolojik varlık olmadığı, baraj inşaatı sırasında böyle bir kalıntı ile karşılaşılması durumunda
Yasalarda  öngörülen  tedbirlerin  alınacağı,  Erzurum  Kültür  ve  Tabiat  Varlıkları  Koruma
Kurulunca yörede yapılan çalışmalar sonucunda, 2863 sayılı Yasa kapsamında korunması
gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı bulunmadığından anılan barajların yapılmasında bir
sakınca olmadığının belirtildiği, baraj yatırımlarının özellikle ulaşım imkanlarını artıracağından
turizm potansiyelinin gelişmesine hizmet eden ana unsur olduğu, Konaktepe Barajı ve
Hidroelektrik Santrallarının 6.6.2002 tarih v e 24777 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ÇED
Yönetmeliğinin Geçici 4 üncü maddesine göre ÇED Raporundan muaf tutulmuş bir faaliyet
olduğu, bölgenin ekolojik yapısını, kültür varlıklarını koruyarak projenin hayata geçirilmesinin
tamamen kamu yararına olduğu, projenin yapımının Türkiye ve bölge halkına getireceği
faydaların yadsınamayacağı, bu barajlardan enerji üretimi yanısıra ileriki yıllarda Tunceli ve

 

301

 

 

 

 

 

 

 

çevresinin içme ve kullanma suyu ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yararlanmasının da
mümkün olduğu, barajlar inşa edilip işletmeye açıldığında sulama tesisleri ile birlikte tarımsal
üretimde  önemli  verim  artışları  meydana  getireceği,  barajlar  inşaa  edildiğinde  yörede
turizimin gelişmesinede yol açacağından bölge insanının sadece tarım ve hayvancılığa dayalı
olarak sürdürdüğü ekonomik faaliyeti çeşitlendireceği, anılan tesislerde üretilecek elektriğin
kullanıma  sunulması  ile  yörede  turizm  ve  buna  dayalı  sektörün  gelişmesine  neden
olacağından davacıların iddialarının aksine yöreden göç sorununun da yaşanmayacağı, dava
konusu yapılan bütün bu projeler tamamlandığında ülke ekonomisine yapacağı katkının
yanında geri kalmış bir yörede bulunan Tunceli İlinin gelişmesine önemli ölçüde katkıda
bulunacağı öne sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

D.Tetkik Hakimi            : Özden Atabek

Düşüncesi                    :  Dava,  “Munzur  Projesi”  kapsamı  içinde  yer  alan

Konaktepe Barajı- Konaktepe I-II Hidroelektirik Santral Projeleri kesin projesinin Türkiye-
Amerika  Birleşik  Devletleri  Şirketlerinden  oluşan  konsorsiyuma  yaptırılmasına  ilişkin

10.9.1998 tarih ve 98/11634 sayılı Bakanlar Kurulu kararının ve bu karara dayanılarak konsorsiyumla imzalanan sözleşmenin iptali istemiyle açılmıştır.

6.6.2002  tarih   ve 24777   sayılı  Resmi   Gazetede   yayınlanan   “Çevresel   Etki
Değerlendirmesi  Yönetmeliği”nin  Geçici  Madde 4’de;  ” 7  Şubat 1993 tarihinden  önce
uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili
mercilerden  izin,  ruhsat  veya  onay    ya  da  kamulaştırma  kararı  alınmış  veya  yatırım
programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projeler ve bu tarihten önce üretim
ve/veya işletmeye başladığı belgelenen faaliyetlere bu Yönetmelik hükümleri uygulanmaz.”
hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının ve ara kararı cevapları ile eki belgelerin incelenmesinden; Çevre
Bakanlığı’nın 24.6.2002 tarihli yazısında; Munzur Projesi Konaktepe Barajı projesine ait kesin
proje onay tarihinin 7.2.1993 tarihinden olması sebebiyle sözkonusu projenin 6.6.2002 tarih
ve 24777 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED Yönetmeliğinin Geçici 4
üncü maddesi kapsmında değerlendirildiği hususlarına yer verilmesi üzerine, bu yazıya
istinaden idarece ( Enerji ve Tabiii Kaynaklar Bakanlığı ) ÇED Raporunun hazırlanmasına
veya   herhangi   birine   hazırlattırılmasına   gerek   görülmediği,   Devlet   Su   İşleri   Genel
Müdürlüğü’nün 9.6.2005 tarihli yazısında; “projeye ait ÇED Raporu alınması hususunda,
projenin eski tarihli olması gerekçesi ile Çevre Bakanlığınca muaf tutulmakla birlikte, projenin
bulunduğu  yerin  milli  park  sınırları  içerisinde  olması  ve  inşaat  aşamasında  kreditör
kuruluşlarca böyle bir rapora gereksinim duyulacağı düşüncesi ile rapor konusu konsorsiyum
tarafından hazırladığının ve Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığına onaylanmak üzere teslim
edilmesinin beklendiğinin, Konaktepe Barajı ve Konaktepe I-II Hidroelektrik Santral kati
projelerinin sözleşme gereği Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinden oluşan
Konaktepe Konsorsiyumu tarafından hazırlandığının ve halen Barajlar ve HES Başkanlığınca
onaylanmak üzere incelendiğinin” belirtildiği anlaşılmaktadır.

Anılan baraj ve Hidroelektrik Santralları için, 7.2.1993 tarihi itibariyle yapılmış bir
uygulama projesi ve alınmış bir kamulaştırma kararı bulunmadığı, ayrıca 7.2.1993 tarihi
itibariyle yetkili merciler tarafından diğer ilgili mevzuat uyarınca verilmiş izin, ruhsat veya
onayın alınmadığı ve anılan tarih itibariyle yatırım programına alınmadığı gibi onaylı mevzi
imar planınında bulunmadığı, bu tarihten öncede üretim ve/veya işletmeye başlanıldığının
belgelenemediği ve idarelerce de ileri sürülen iddialar ve eklenen belgelerle bu durumun
aksinin   de   isbatlanamadığı   açık   bulunduğundan,   anılan   proje   için   ÇED   Raporunun
hazırlanması  gerekirken  ÇED’den  muaf  bir  proje  olarak  değerlendirilerek  ÇED  raporu
hazırlanmamasında hukuka uyarlık yoktur.

Öte yandan; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 1. maddesinde, genel bütçeye
dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet,
yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işlerinin bu Kanunda yazılı

 

302

 

 

 

 

 

 

 

hükümlere göre yürütüleceği; 2. maddesinde, bu Kanunun yürütülmesinde, ihtiyaçların en iyi
şekilde,  uygun  şartlarla  ve  zamanında  karşılanması  ve  ihalede  açıklık  ve  rekabetin
sağlanmasının  esas  olduğu  hükme  bağlanmış; 35.  maddesinde  de,  bu  Kanunun 1.
maddesinde yazılı işlerin ihalelerinde uygulanacak usuller; (a) Kapalı teklif usulü, (b) Belli
istekliler arasında kapalı teklif usulü, (c) Açık teklif usulü, (d) Pazarlık usulü, (e) Yarışma
usulü olarak sayılmış, 44. maddesinde, uçak, harp gemisi, harp mühimmatı, elektronik cihaz,
askeri tesisat ve levazımat, silah ve malzeme sistemleri, savunma sanayii ile ilgili faaliyetler
ve bunlara ait her türlü yedek parça alımı; barajlar, enerji santralleri, sulama tesisleri,
limanlar, rıhtımlar, hava meydanları, demiryolları, lokomotifler, karayolları, tüneller, köprüler,
akaryakıt tesisleri, özelliği bulunan yapım işleri; diğer ihale usulleri yerine teknik yeterlilikleri
ve  güçleri  idarece  kabul  edilmiş  en  az  üç  istekli  arasında  kapalı  teklif  usulü  ile
yaptırılabileceği hükümlerine yer verilmiştir.

Anılan Kanunun “Özelliği bulunan işler” başlıklı 89. maddesinde de;

“Bu Kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olamayacağı haller ile Türk Silahlı
Kuvvetlerinin  ve  Emniyet  Genel  Müdürlüğünün  yeniden  teşkilatlanması,  silah,  araç  ve
gereçlerinin  modern  teknik  gelişmelere  uygun  şekilde  yenileştirilmesi  ve  Türk  Silahlı
Kuvvetlerinin Stratejik Hedef Planının gerçekleşmesi için temin edilecek mal ve hizmetlerin
ihalesinde;  ilgili  bakanlığın  teklif  edeceği  ihaleler  için  bu  Kanun  hükümleri  dışında
kalınmasına Bakanlar Kurulunca karar verilebilir. Bu ihalelerde uygulanacak usul ve esaslar
idarelerince hazırlanarak ilgili bakanın onayı ile belirlenir.” hükmü yer almaktadır.

Bu durumda; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 44 üncü maddesinde baraj yapım
işlerinin diğer ihale usulleri yerine teknik yeterlilikleri ve güçleri idarece kabul edilmiş en az
üç istekli arasında kapalı teklif usulü ile yaptırılabileceği kurala bağlanmış olup, anılan
Kanunun 89  uncu  maddesi  kapsamında  bulunmayan  baraj  yapımının,  bu  kapsamda
değerlendirilerek, 89 uncu madde uyarınca alınan dava konusu Bakanlar Kurulu Kararında bu
yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığından anılan B.K.K. ‘nın ve dava konusu işlemin iptali
gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı           : Ekrem Atıcı

Düşüncesi                    : Dava, davacıların, “Munzur Projesi” içinde yer alan

Konaktepe Barajı ve Konaktepe I-II Hidroelektrik Santralleri inşaatlarının durdurulması ile
projelerinin   iptal   edilmesi   istemiyle 29.1.2001   tarihli   dilekçe   ile 5.2.2001   tarihinde
Başbakanlığa yaptıkları başvurunun cevap verilmemek suretiyle zımnen reddine ilişkin işlem
ile anılan projelerin ve projelerin Türkiye-Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinden oluşan
konsorsiyuma yaptırılmasına ilişkin 10.9.1998 tarih ve 98/11634 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararının ve bu karara dayanılarak konsorsiyumla imzalanan sözleşmenin iptali istemiyle
açılmıştır.

Bakılan  dava,  Danıştay  Onuncu  Dairesinin 14.1.2002  gün  ve  E:2001/1638,
K:2002/13 sayılı dilekçe ret kararı üzerine açılmış olup ilk dava dilekçesinde zımni ret işlemi
ve Konaktepe Barajı ve Konaktepe I ve II HES projesi dava konusu edilmediğinden davanın
genişletilmesi niteliğinde bulunan anılan istemlerin bu davada incelenmesine olanak yoktur.

Davalı idarelerin ehliyet itirazı, dava konusu baraj ve hidro elektrik santralı kesin projesi ve inşaatı ihalesine ilişkin işlemin ,doğal ve kültürel değerlerin korunması gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konulardan olması nedeniyle, davalılardan Enerji ve Tabi Kaynaklar Başkanlığı’nın süre itirazı ise davanın süresinde açılmadığına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığından yerinde görülmemiştir.

2886 sayılı Devlet İhale Kanununun “Özelliği Bulunan İşler” başlıklı 89.maddesinde, Bu Kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olamayacağı hallerde, ilgili bakanlığın teklif edeceği ihaleler için bu Kanun hükümleri dışında kalınmasına Bakanlar Kurulunca karar verilebileceği, bu ihalelerde uygulanacak usul ve esasların idarelerince hazırlanarak ilgili bakanın onayı ile belirleneceği hükmüne yer verilmiştir.

 

 

303

 

 

 

 

 

 

 

Dava konusu 10.9.1998 tarihli ve 1634 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, 26.2.1998
tarihinde  ABD-Türkiye  arasında  imzalanan  Hükümetlerarası  Ortak  Bildiri’de  belirlenen
Konaktepe I ve II Baraj ve Hidroelektrik Santral Projeleri kesin projesinin hazırlanması ile
inşaatı ve eklektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin ABD ve Türk  firmalarından
oluşan konsorsiyum ile müzakerede bulunularak, sözkonusu konsorsiyuma yaptırılmasında, iç
ve dış finansman ihtiyacını karşılamak üzere sağlanacak kredilerin Hazine Müsteşarlığınca
uygun bulunması kaydıyla 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerinin uygulanmaması ve
bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yetkili kılınması adı geçen Bakanlığın yazısı
üzerine mezkur kanunun 89 uncu maddesine göre kararlaştırıldığı belirtilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden ülkemizin  ihtiyaç duyduğu enerji yatırımlarının bütçe
imkanları ile gerçekleştirilememesi, projenin, bütçeye yük getirmeden ve ödenek sıkıntısı
olmadan yapım programına uygun olarak  gerçekleştirilmesi amacıyla ve Amerika Birleşik
Devletleri ile Türkiye arasında imzalanan Ortak Bildiride yeralan Konaktepe I ve II Baraj ve
Hidroelektrik   Santral   Projelerinin   finansmanının   bu   projeleri   gerçekleştirecek   olan
konsorsiyum tarafından sağlanmasını temin için dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile bu
konuda 2886 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmamasının öngörüldüğü anlaşılmıştır.

Bu   durumda,   finansmanının   projeyi   gerçekleştirecek   konsorsiyum   tarafından sağlanması öngörülen Konaktepe Barajı ve I , II  Hidro Elektrik Santralı kesin projesinin hazırlanması ile inşaatı, elektromekanik techizatının temin ve tesisi ihalesinin bu özelliği nedeniyle 2886 sayılı Kanunun 89. maddesi uyarınca Devlet ihale Kanunu hükümleri dışına çıkarılarak yapılmasında  hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Öte yandan, davacıların,sözkonusu projeler planlanırken ve hazırlanırken, bunların,
suya, iklime, doğal varlıklara, kültürel mirasa ve yörede yaşayan insanlara yönelik sonuçları
bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, uygulanması halinde olumsuz sonuçlar
doğuracağı ve bununda kamu yararına aykırı olacağı yönündeki iddialarının, projenin iptali
istemiyle açılacak davada incelenmesi olanaklı olup konusu  ihalede 2886 sayılı Kanun
hükümlerinin   uygulanmamasına   ilişkin   Bakanlar   Kurulu   Kararı   olan   bakılan   davada
incelenmesi mümkün bulunmamaktadır. Diğer taraftan,dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı
ile Konaktepe I ve II Baraj ve HES Projelerinin kesin projesinin hazırlanması konusunda da
2886 sayılı yasa hükümlerinin uygulanmamasının öngörülmesi ve bu karar uyarınca yapılan
müzakereler sonucunda konsorsiyum ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü arasında 8.3.2002
tarihinde  imzalanan  Konaktepe  Barajı  ve  Hidroelektrik  Santralı  Mühendislik  Hizmetleri
Sözleşmesi  ile kesin  proje  hazırlanmasının  kararlaştırılması  karşısında yatırımın yeri ve
kapsamının sözleşme gereği hazırlanıp  idarece onaylanacak kesin projesi ile belirlenmesinin
söz konusu olması nedeniyle davacıların anılan iddialarının kesin projeye karşı açılacak
davada değerlendirilebilineceği açıktır.

Davacıların konsorsiyumla imzalanan sözleşmenin iptali istemine gelince:

Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 24.12.2001 tarih ve 6016 sayılı işlemi ile, Konaktepe Barajı ve Konaktepe I ve II Hidroelektrik Santrallerinin kesin projesinin hazırlanması işinin konsorsiyumun kredi temini suretiyle yaptırılmasının ve sözleşme taslağının Maliye Bakanlığı vizesine sunulması ve anılan projenin ihalesinin sonuçlandırılmasına ilişkin işlemlere devam edilmesinin uygun görüldüğü, sözleşme tasarısının Maliye Bakanlığınca vize edilmesi üzerine taraflarca 8.3.2002 tarihinde imzalandığı ve Sayıştay’ca tescil edildiği görülmektedir.

Dava dilekçesinde iptali istenen sözleşmenin, tarafların ortak iradeleri ile özel hukuk hükümlerine göre akdedilmesi nedeniyle idari işlem kabul edilerek iptal davasına konu edilmesine hukuki olanak bulunmamakta olup bu konuda adli yargı görevlidir.

Açıklanan nedenlerle davanın, zımni ret işlemi ile projelerin iptali istemine ilişkin
kısmının  davanın  genişletilmesi  nedeniyle  incelenmeksizin,  sözleşmenin  iptali  istemine
yönelik bölümünün görev yönünden, Bakanlar Kurulu Kararına ilişkin kısmının ise yasal
dayanağı bulunmadığından reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

 

304

 

 

 

 

 

 

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm  veren  Danıştay  Onuncu  Dairesince,  duruşma  için  taraflara  önceden bildirilmiş bulunan 19.4.2005 tarihinde davacılardan …, …, …’ın gelmedikleri, …, …, …, …’in, davalı  Başbakanlığı  temsilen  Hukuk  Müşaviri …’ün,  davalı  Enerji  ve  Tabii  Kaynaklar Bakanlığını  temsilen  Hukuk  Müşaviri …’ın  geldikleri,  Danıştay  Savcısının  hazır  olduğu görülmekle  açık  duruşmaya  başlandı.  Taraflara  usulüne  uygun  olarak  söz  verilerek dinlenildikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra, taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenip, gereği görüşüldü:

Dava, “Munzur Projesi” kapsamı içinde yer alan Konaktepe I ve II Barajı ve
Hidroelektrik   Santral   Projeleri   kesin   projesinin   Türkiye-Amerika   Birleşik   Devletleri
Şirketlerinden oluşan konsorsiyuma yaptırılmasına ilişkin 10.9.1998 tarih ve 98/11634 sayılı
Bakanlar Kurulu kararının ve bu karara dayanılarak konsorsiyumla imzalanan sözleşmenin
iptali istemiyle açılmıştır.

T.C. Anayasasının 2 inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin Hukuk Devleti olduğu
belirtilmektedir. Hukuk Devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğu ve
sonuçta idarenin hukuka bağımlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun değişik 2 nci maddesi ile idari işlemler
hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davaları olarak
tanımlanmıştır.

İdarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal denetim yoluyla
sağlanmasında en etkin araçlardan biri iptal davaları olduğundan, iptal davalarında “menfaat
ihlali” olarak tanımlanan subjektif ehliyet koşulunun subjektif hak ihlallerinin giderilmesiyle
birlikte idari işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi kapsamında belirlenmesi
gerektiği açıktır. Bu bağlamda menfaat ihlali koşulu, davacının/davacıların idari işlemle
meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisinin kurulması gereği şeklinde tanımlanmış olup,
dava açma ehliyetinin iptal davasına konu olan kararın niteliğine göre idari yargı yerince
değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu durumda; çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin bu durum gözönünde bulundurularak geniş yorumlanması suretiyle saptanacağı açıktır.

Dava konusu Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santral Projeleri kesin projesinin   Türkiye-Amerika   Birleşik   Devletleri   Şirketlerinden   oluşan   konsorsiyuma yaptırılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu Kararının, çevre, tarihi, kültürel değerlerin korunması gibi kamu yararını yakından ilgilendiren yönleri olduğundan davalı idarelerin davcıların dava ehliyeti bulunmadığı yolundaki itirazları yerinde görülmemiştir.

Öte   yandan,   dava   konusu   Bakanlar   Kurulu   Kararı   Resmi   Gazetede
yayımlanmamıştır. Davacıların Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santral inşaatlarının
durdurularak yapımından vazgeçilmesi istemiyle 5.2.2001 tarihinde yaptıkları başvurunun
zımnen reddi üzerine yasal süre içerisinde, 5.6.2001 tarihinde dava açtıkları anlaşılmaktadır

Dava dosyasının ve ara kararı cevapları ile eki belgelerin incelenmesinden; 1983
yılında Munzur Projesi Master planı Raporunda tümü enerji amaçlı altı adet baraj ve sekiz
adet HES Projesi önerildiği, 1984 yılında “Munzur Projesi” kapsamı içinde yer alan Konaktepe
I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santrali Planlama Raporunun DSİ Genel Müdürlüğü tarafından
tamamlandığı, 26.2.1998 tarihinde ABD – Türkiye resmi makamları arasında hidroelektrik
enerji alanında hükümetler arası ortak bildiri imzalandığı, bildiride, “Munzur Projesi” kapsamı
içinde yer alan Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santrallerinin kesin projelerinin
hazırlanması ile inşaatı ve elektromekanik techizatının temin ve tesisinin ABD – Türkiye
mühendislik, inşaat ve imalatçı firmalardan oluşan konsorsiyum tarafından kredi temini
suretiyle yapımının öngörüldüğü, DSi Genel Müdürlüğü’nün 11.6.1998 tarihinde projeye ilgi
duyan ABD firmalarına teknik tanıtım için sunum yaptığı, ABD Ankara Büyükelçiliğinin

 

305

 

 

 

 

 

 

 

25.6.1998 –  6.8.1998 –  14.8.1998 tarihli yazılarıyla projenin yapımına istekli olan ABD

menşeli firmaların DSİ Genel Müdürlüğü’ne bildirildiği, lider konumdaki ABD firmaları ile Türk
inşaat ve mühendislik firmalarıyla temas kurarak işin yapımını üstlenecek konsorsiyumlar
oluşturulduğu, 10.9.1998  tarihli  dava  konusu  Bakanlar  Kurulu  Kararıyla;  ” 26.2.1998
tarihinde ABD – Türkiye arasında Washington D.C.’de imzalanan Hükümetlerarası Ortak
Bildiri’de belirlenen Konaktepe I ve II Baraj ve Hidroelektrik Santral Projeleri kesin projesinin
hazırlanması ile inşaatı ve elektromekanik teçhizatının temin ve tesisi işinin Türk ve Amerika
Birleşik Devletleri firmalarından oluşan konsorsiyum ile müzakerelerde bulunarak, sözkonusu
konsorsiyuma yaptırılmasında iç ve dış finansman ihtiyacını karşılamak üzere sağlanacak
kredilerin Hazine Müsteşarlığı’nca uygun bulunması kaydıyla 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
hükümlerinin uygulanmamasının ve bu konuda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının yetkili
kılınmasının, anılan Kanunun 89 uncu maddesi uyarınca kararlaştırıldığını” belirten kararın
alındığı, 20.11.1998  tarihli  Enerji  ve  Tabii  Kaynaklar  Bakanlığı  oluruyla  Konsorsiyum
tarafından verilecek teklifler üzerinde müzakere yapılması ve mutabakat sağlanması halinde
sözleşmelerin  parafe  edilmesi,  finansman  için  teklif  edilecek  kredilerin  incelenmesi  ve
değerlendirilmesi için Hazine Müsteşarlığı’na intikal ettirilmesi, projenin yapımını üstlenen
firmaların  yeterlik  ve  imkanlarını  tespit,  verilecek  tekliflerin  teknik  ve  mali  yönden
incelenmesi ile değerlendirilmesi, müzakerelere geçilmesi, ihale öncesi hazırlık çalışmalarının
sonuçlandırılması   işlerinin   heyet   marifetiyle   yürütülmesi   hususlarında   DSİ   Genel
Müdürlüğü’nün yetkilendirildiği, 4.12.1998 tarihinde kesin projenin hazırlanması işine ait
teknik ve mali koşulları içeren tekliflerin verilmesinin DSİ Genel Müdürlüğü tarafından
konsorsiyumdan istenildiği, Konsorsiyumun 11.1.1999 tarihinde firmaların tanıtımına ilişkin
takdim  yaptığı, 3.2.1999   tarihinde   konsorsiyumla   müzakereyi   yapacak   olan   heyetin
belirlendiği, 25.2.1999 tarihinde konsorsiyumla teknik konulara ve sözleşme taslağına ilişkin
müzakerelere  geçildiği, 25.10.1999  tarihinde  konsorsiyum  tarafından  ilk  fiyat  teklifinin
verildiği ve fiyat müzakerelerine başlandığı, 12.11.1999 tarihinde konsorsiyumun 9.999.500
ABD doları tutarındaki teklifi sunduğu, bu fiyatın müzakere heyetince uygun bulunduğu,

15.11.1999 tarihli Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı onayıyla işin konsorsiyuma 9.999.500
ABD doları götürü bedelle kredi temini suretiyle yaptırılması, sözleşme taslağının taraflarca
parafe   edilmesi   ve   bu   taslağın   kredi   görüşmelerinde   esas   alınmak   üzere   Hazine
Müsteşarlığına  gönderilmesi,  ihale  işlerine  devam  edilmesi  hususlarının  kabul  edildiği,

5.9.2000, 26.1.2001, 20.4.2001, 26.7.2001, 4.12.2001 tarihli yazılarla konsorsiyum üyesi
firmalarda isim değişikliklerine gidildiğinin bildirildiği, 24.12.2001 tarihli Enerji ve Tabii
Kaynaklar   Bakanlığı   onayıyla,   firmaların   isim   değişikliklerinin   kabul   edilmesi,   işin
konsorsiyuma 9.999.500 ABD doları  götürü  bedelle kredi  temini suretiyle yaptırılması,
sözleşme   taslağının   Maliye   Bakanlığı   vizesine   sunulması   ve   projenin   ihalesinin
sonuçlandırılmasına ilişkin işlemlere devam edilmesi konularında karar verildiği, sözleşme
tasarısının vize edildiği, 8.3.2002 tarihinde Konaktepe I-II Hidroelektrik Santrallarının kesin
projesinin  hazırlanmasına  ilişkin  sözleşmenin  düzenlendiği,  anılan  sözleşmenin  Maliye
Bakanlığı’nca vize edildikten sonra 27.3.2002 tarihinde de Sayıştay Başkanlığınca tescil
edildiği, Çevre Bakanlığı’nın 24.6.2002 tarihli yazısında; Munzur Projesi Konaktepe Barajı
projesine ait kesin proje onay tarihinin 7.2.1993 tarihinden olması sebebiyle sözkonusu
projenin 6.6.2002 tarih ve 24777 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ÇED
Yönetmeliğinin Geçici 4 üncü maddesi kapasmında değerlendirildiği hususlarına yer verilmesi
üzerine, bu yazıya istinaden idarece ( Enerji ve Tabiii Kaynaklar Bakanlığı ) ÇED Raporunun
hazırlanmasına veya herhangi birine hazırlattırılmasına gerek görülmediği, Devlet Su İşleri
Genel  Müdürlüğü’nün 9.6.2005  tarihli  yazısında;  “projeye  ait  ÇED  Raporu  alınması
hususunda, projenin eski tarihli olması gerekçesi ile Çevre Bakanlığınca muaf tutulmakla
birlikte, projenin bulunduğu yerin milli park sınırları içerisinde olması ve inşaat aşamasında
kreditör kuruluşlarca böyle bir rapora gereksinim duyulacağı düşüncesi ile rapor konusu
konsorsiyum tarafından hazırladığının ve Etüd ve Plan Dairesi Başkanlığına onaylanmak

 

306

 

 

 

 

 

 

 

üzere teslim edilmesinin beklendiğinin, Konaktepe Barajı ve Konaktepe I-II Hidroelektrik Santral kati projelerinin sözleşme gereği Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri şirketlerinden oluşan  Konaktepe  Konsorsiyumu  tarafından  hazırlandığının  ve  halen  Barajlar  ve  HES Başkanlığınca onaylanmak üzere incelendiğinin” belirtildiği anlaşılmaktadır.

İdarenin, kamu hizmetlerinin gereklerini saptama, tesis kurma konusunda takdir
yetkisi bulunmakla birlikte, bu takdir yetkisi mutlak olmayıp, kamu yararı ile sınırlıdır.
İdarenin, su kaynaklarını kullanarak hidroelektrik santral yapımı konusunda karar alınırken, idari mevzuat çerçevesinde kamu hizmeti gereklerini, teknik ve ekonomik koşulları değerlendirmesi, bunun için de maddi olguları duraksamaya yer vermeden belirlemesi, kamu yarararını saptayarak takdir yetkisini kullanması gerekir. Elbette hidroelektrik santral yapım kararı alınırken, santralin çevreye etkisinin gözetilmesi de kaçınılmazdır. Zira idarenin kamu hizmeti gereklerini saptama, tesis kurma konusundaki takdir yetkisi, çevre sağlığını koruyucu önlemleri alma zorunluluğu ile kısıtlıdır.

Nitekim, T.C. Anayasası’nın 56 ıncı maddesinde; herkesin sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahip olduğu belirtilmiş, 2872 sayılı Çevre Kanununun 1 inci
maddesinde de; bu Yasanın amacının, bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin
korunması, iyiliştirilmesi, kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun
şekilde kullanılması ve korunması, su , toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi, ülkenin bitki
ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bugünkü ve gelecek
kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için
yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle
uyumlu olarak belirli hukuki ve teknik esaslara göre düzenlemek olduğu açıklanmıştır. Anılan
Yasanın 10  uncu  maddesinde  ise;  açıklanan  amaç  doğrultusunda,  gerçekleştirmeyi
planladıkları  faaliyetleri  sonucu  çevre  sorunlarına  yol  açabilecek  kurum,  kuruluş  ve
işletmelerin bir “Çevresel Etki Değerlendirme Raporu” hazırlamaları, bu raporda çevreye
yapılabilecek tüm etkilerin göz önünde bulundurulması çevre kirlenmesine sebep olabilecek
atık ve artıkların ne şekilde zararsız hale getirilebileceğinin ve bu hususta alınacak önlemlerin
belirtilmesi öngörülmüş; “Çevresel Etki Değerlendirme Raporu”nun hangi tip projelerde
istenebileceği ve ihtiva edeceği hususların ve hangi makamca onaylanacağına dair esasların
yönetmelikle belirleneceği kuralına yer verilmiştir.

Çevresel  Etki  Değerlendirmesi  sürecinde  uygulanacak  idari  ve  teknik  esasları
düzenlemek  amacıyla  anılan  Yasanın 10  uncu  maddesine  dayanılarak  Çevre  Bakanlığı
tarafından  Çevresel  Etki  Değerlendirmesi  Yönetmeliği  hazırlanmıştır.  Yönetmeliğin  eki
“Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi”nin 15 inci bölümünde de, su
depolama tesislerinin (Göl hacmi 100 milyon m³ ve üzeri veya göl alanı 15 km² ve üzeri
barajlar)  yapımı  çevre  etki  değerlendirme  raporu  düzenlenmesi  şartına  bağlanmıştır.
Düzenlenecek bu raporun; Yönetmeliğin Ek III Proje Tanıtım Genel Formatı’na uygun olması;
arazi kullanımı, türler ve ekosistemler, hava, su ve toprak özellikleri, toprak kalitesi, sosyo
ekonomik özellikleri ve diğer özellikleri belirleyip saptaması zorunludur.

6.6.2002  tarih   ve 24777   sayılı  Resmi   Gazetede   yayınlanan   “Çevresel   Etki
Değerlendirmesi  Yönetmeliği”nin  Geçici  Madde 4’de;  ” 7  Şubat 1993 tarihinden  önce
uygulama projeleri onaylanmış veya çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili
mercilerden  izin,  ruhsat  veya  onay    ya  da  kamulaştırma  kararı  alınmış  veya  yatırım
programına alınmış veya mevzi imar planları onaylanmış projeler ve bu tarihten önce üretim
ve/veya   işletmeye   başladığı   belgelenen   faaliyetlere   bu   Yönetmelik   hükümlerinin
uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.

Yönetmeliğin Geçici      4 üncü madde metninden de anlaşılacağı üzere; kurulacak tesisin istisna kapsamında sayılması için; 7.2.1993 tarihinden önce,

a.- Uygulama projelerinin onaylanması veya,

b.- Çevre mevzuatı ve diğer ilgili mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınması veya,

 

307

 

 

 

 

 

 

 

c.- Yatırım programına alınmış bulunması veya,
d.- Mevzi imar planlarının onaylanmış olması ve

e.- Bu tarihten önce üretim ve/veya işletmeye başlandığı belgelenen faaliyetler olması gerekmektedir.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın yazıları üzerine Bakanlar Kurulu’nca kararlaştırılan
“Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Şartnameleri”nde; Proje Düzenleme Hizmetleri” sırasıyla;
ön proje, kesin proje, uygulama projesi, detaylar, proje orjinallerinin idareye teslimi olarak
belirtilmiş, uygulama projesi; ” Belli bir yapıya ait onanmış kesin projeye göre; *Bu safha için
gerekli gelişmeleri,

* Detaylara uygun ölçüde mimari elemanları,

*Statik ve tesisatın inşaatını etkileyen ölçülerini,

*Detay referanslarını ve gereç açıklamalarını, kapsayan ve inşaatın her safhasında büro ve şantiyede kullanılabilecek nitelikte hazırlanmış olan projeler” olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla,  uygulama  projesinin  kesin  projeden  sonraki  bir  safhaya  ilişkin  olduğunda kuşkuya yer bulunmamaktadır.

Dosyada bulunan bilgi ve belgelerden; anılan baraj ve Hidroelektrik Santralları için,

7.2.1993 tarihi itibariyle yapılmış bir uygulama projesi ve alınmış bir kamulaştırma kararı
bulunmadığı, ayrıca 7.2.1993 tarihi itibariyle yetkili merciler tarafından diğer ilgili mevzuat
uyarınca  verilmiş  izin,  ruhsat  veya onayın  alınmadığı  ve  anılan tarih itibariyle  yatırım
programına alınmadığı gibi onaylı mevzi imar planınında bulunmadığı, bu tarihten öncede
üretim ve/veya işletmeye başlanıldığının belgelenemediği ve idarelerce de ileri sürülen
iddialar ve eklenen belgelerle bu durumun aksinin de isbatlanamadığı, başka bir ifadeyle,
ÇED Yönetmeliğinin Geçici 4 üncü maddesinde belirtilen şartların olayda gerçekleşmediği
anlaşılmaktadır.  Dolayısıyla  projenin  çevreye  olabilecek  olumlu  yada  olumsuz  etkilerini
belirleyecek, olumsuz yöndeki etkileri önleyecek yada çevreye zarar vermeyecek ölçüde en
aza indirilmesi için alınacak önlemleri, seçilen yer ve teknoloji alternatiflerini tesbit ederek
değerlendirecek ÇED Raporunun hazırlanması zorunlu olmasına rağmen, idarece Munzur
Projesi Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santralları projesinin ÇED raporunun
hazırlanmamasında hukuka uyarlık görülmemektedir.

Bu durumda; ÇED Raporu hazırlanmaksızın ve projenin bulunduğu yerin milli park sınırları içerisinde olması nedeniyle bu konudaki mevzuat da gözönünde bulundurulmak suretiyle kapsamlı bir çalışma yapılmaksızın, Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santralları projesinin uygulamaya konulmasında ve dolayısıyla davacıların Konaktepe I ve II Barajı  ve  Hidroelektrik  Santralları  inşaatlarının  durdurularak  yapımından  vazgeçilmesi isteminin zımnen reddine ilişkin işlemde ve de dava konusu işlemin dayanağı Bakanlar Kurulu Kararında hukuka uyarlık görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle, Konaktepe I ve II Barajı ve Hidroelektrik Santral inşaatlarının
durdurularak yapımından vazgeçilmesi isteminin zımnen reddine ilişkin işlem ile bu işleme
dayanak oluşturan 10.9.1998 tarih ve 98/11634 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptaline,
aşağıda dökümü gösterilen 146.354.000.-TL. yargılama giderinin davalı idarelerden alınarak
davacılara verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 350.000.000.-TL
avukatlık ücretinin ise davalı idarelerden alınarak davacılardan …’in vekiline verilmesine

5.7.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.